İnsan Zekası ve Seçmenler

Gerçek olan bir şey var, o da dünyada ne kadar insan varsa o kadar çok zeka türü var. Bundan öte basitleştirme ve sınıflandırma çabaları fuzuli akademik gayretler.

Zekamız çıkarımız oranında gelişiyor. Yani işimize geleni çabuk anlıyoruz, işimize gelmeyeni veya geleceğini anlamadığımız şeyi ise ancak zorla.

Zekanın zaman ile orantılı olanı var, yani bazı zeka kısa vade olanı bazısı orta vadede olanı veya olacak olanı bazısı da uzun vadeliyi düşünebiliyor.

Her insanın anladığı veya anlamadığı kökeni, eğitimi, duyduğu sesler ve gördüğü yerler, davranışlar ile farklılık gösteriyor. Lisanımız da bunu güzelce tespit etmiş zaten. “Görmüş”, “görmüş geçirmiş” ve tabii “görmemiş”!

Zeka oranını sadece IQ ile ölçmek mümkün değil. Hepimizin bildiği Gauss kardeşimizin (ki tam ismi: Carl Friedrich Gauss 1777–1855) adıyla anılan çan eğrisi var. Her biyolojik konuda olduğu gibi zeka konusunda da kullanılıyor.

Ne ilgisi mi var? Bu eğriyi bir düz zeka ama bir yandan da seyahat imkanı (örneğin hac veya Almanya görmüşlük) ama ayni zamanda beslenme eğitim ve özgüvenin etkileri, yaş vs olarak zihninizde çeşitlendirin göremediğimiz eğri o zaman tek boyutlu değil çok boyutlu olacak.

Genelde seçimlerde özgüven, kıskançlık, hayaller ve basit çıkarlar doğal olarak ön planda.

O nedenle göbeğini kaşıyan adam türü analizler bence hepten verimsiz. Bu olaya tersten bakalım. Çan eğrisinde geriye %15 gibi, sağlıklı, yeter beslenmiş, eğitilmiş, şanslı hemcinslerimiz varlar ve bunlar esasen ülkenin geleceği hakında da ve küçük kentte de ne olacağına karar veriyorlar.

Sürü onların öncülüğünde yön alıyor.

Bu öncüler öreneğin son istila 1066 da olan İngiltere’de hata yapsalar da en azından fikirleşebilmişler ve asgari müştereklerde anlaşabilmişler.

Bizde ise Anadolunun tarihine bakarsak (Evrime inanmak kitabında coğrafi evrim bahsinde anlatmaya çalıştığım gibi) özetle devamlı bir çalkantı ve sık sık gelen “güçlü adamlar” devri ile (Cumhuriyetten sonra ise darbeler ile) uzun soluklu özgür oluşumlar, klüpler, dernekler, fikirleşme ortamları yeterince gelişememiş.

Yani bu yüzde on beşler bazı ülkelerde asgari müştereklerde  saf tutabilirken bazı ülkelerde tutabilecek bir alçak gönüllülük gösterememişler. Bunların çoğu devamlı azınlık olarak çabalamışlar ve diğerlerini hor görme yanılgısıyla kendilerini avutmuşlar. Halbuki türümüzün yüzde yüzü sandığımız gibi yetenekli ve zeki değil. Algılama imkanlarımız yetersiz, dolayısı ile değerlendirme imkanlarımız da.

Batı’da kasabaların şehirlerin “babaları vardır” şehrin gelceği için ellerini ceplerine atan ve karar mekanizmasında etkili olan. Bizde ise bilhassa haydi üst alt yanlış anlaşılacağı için bu çan eğrisinin en sağ tarafındaki en yüksek zeka atfedilen %15 (veya daha da mikroskopik bakarsak   yüzde 2)  de fazla saf tutma alışkanlığı yok. Herhangi bir kuruluşta “başkan” olan hep başkan kalmak için elinden geleni yapıyor ve \”postu kaptırmak\” istemiyor. \” Erken öten horozu keserler\” “Her koyun kendi bacağından asılır\”.. Eeee, asılmasa da kesilmese de  hep bana rab bana diye ramazan davulu gibi ötmese bu yüzde 15? Ve saf tutsa?

Çoğunluk kendine yakın bulduğunu seçiyor. Kendisini aşağılayanı değil. Belediye düzeyinde falan nadiren akil insanlar çıkabiliyor ve semtinin, kasabasının %15 ile de halk ile de iletişim kurabilen. Genelde ise bu olmuyor ortaya kısmen hepimize zarar verecek boyutta populist politikalar çıkıyor.

Halbuki saf tutulsa örneğin yere çöp atmak mahalle baskısı ile de önlenebilirdi. Veya çok daha erken caydırıcı cezaları da koyabilirdik.

Yani sorun göbeğini kaşıyanda değil, tuzu kuru olanda bence. Ne zaman onlar da ego seyahatlerini bırakıp en kararlı bir şekilde saf tutmaya kararlı olurlarsa o zaman takibedenleri de olacaktır.

***
Günlük politika

Birkaç kelime de güncel politika hakkında yazmadan duramayacağım. MHP de kazanlar kaynıyormuş. Bakalım ve umalım değişim çıkar ortaya. Ne çıkarsa Bahçeli’den iyi olur yoksa zaten bu parti bir dahaki seçimde baraj altı kalır. Karikatüristler neden daha çok uğraşmıyorlar bu konu ile anlamıyorum.

CHP de ise basından, TV den tanıdığım Mustafa Balbay, Muharrem İnce ve İstanbul barosu başkanı Kocasakal adaymışlar. Bir kez bu halk bir hukuçuyu genel başkan (veya Başbakan) olarak seçmez. Her vatandaş hukuktan çekmiştir bu ülkede. CHP iki başka hukukçu adayı da konuşmuştu hemi de profesördüler.

Neyse bu üç aday sadece diğer partileri sevindirir derim. Bir de Umut Oran adaymış. Bakın onun ne bir konuşmasını dinledim, ne de bir yazısını okudum, Nasreddin hoca misali en çok başarı vaadeden adayları bence Umut Bey’dir.

Yukardaki cümleyi yazdıktan sonra baktım Vikipedi’de: fabrika falan da kurmuşluğu varmış. Evet bence CHP nin umudu Umut.

6 thoughts on “İnsan Zekası ve Seçmenler”

  1. Bugün Şafak’tan gelen bir karikatür koleksiyonuna bakarken arada şu aşağıdaki karikatürü de gördüm. Sence de, bir yerden rektörlük teklifi filan almış olabilir mi? Ne dersin?Yoksa onu o bir kaç günde sen mi etkiledin? 

  2. Balbay,İnce,Kocasakal ve Oran,hepsinin müşterek özelliği askeri darbeleri sever olması.Darbe yapmayan askere hakaret etmeleri.Bunlardan her hangi biri CHP başkanı seçilebilirse,TENCERE YUVARLANDI KAPAĞINI BULDU derim.

  3. yazı bana iyi geldi, anlayıp anlamama konusu beni biraz rahatlattı..
    anlaşılmış anlaşılan 😊
    insan türü kadar zeka çeşidi olduğu harika bir saptama ve bizim öğretimize göre olması gereken, tıpkı parmak ucunun yapısı hiç bir insanda birbirinin aynı olmadığı gibi beyin kıvrımları ve ürettikleri Düşünceler ve kavramlar görüşlerde farklı.. bu bilgi tasavvufun alfabesinde öğretilir, çabuk öğrenilmesinin sebebi insanın aklına çok uygun olmasıdır.. Empati yapmanın gerekliliğini, gerçek hoş görü uygulamanın temel bilgisini yapılandırır..

    öğreti tüm geçmiş Zaman’ları kapsama hedefinde olduğu için , bu tüm geçmiş bilgi külliyatından eksik kalan olursa bütünlüğün bozulacağını vurgular.. her bilgi, her insan fikri, ayrı ayrı eşit değerde kabul edilir ve insanı anlamanın, tanımanın yolunun bu bilgiden geçtiği vurgulanır..
    buna itiraz eden ” gaflet içinde aydınlarımız ” olacaktır.. hiç göbeğini kaşıyanla, Dağdaki çoban ile benim görüşüm, bilgim bir olurmu , dolayısıyla oyum bir olurmu diyeceklerdir..
    oysa her insan bir cevherdir, bazan sokaktaki bir Meczup dan öyle bir cümle işitirsinizki değme filozof bu kadar kısa cümlelerle o noktayı vurgulayamamıştır ve şaşırıp kalır..

    İşte bu, sizin değerlendirdiğiniz güruh böylece yanılmaya devam edeceklerdir..
    bu güruh, olasılıkla büyük anneanne’lerinin ve halkının öz Kültür’ünde olan bilgi ve sezgiye kendilerini kapatmış oldukları için Yaygın olan bu halk kültüründen mahrum olacaklar ve kaybetmeye devam edeceklerdir.,
    ama siz keşfetmişsiniz kutluyor ve seviniyorum..

    Kökü Mazide Olan Atiyim ( Geleceğim).. Yahya Kemal
    öz kültürümüz Kökümüzdür, kökünden beslenemeyenler dışarıdan aldıkları nemle ancak bir süre beslenebilirler, ama tükenmeye mahkumdurlar, onun içinde tükenmeye devam edeceklerdir..
    Ati gelecek demek bildiğiniz gibi, kökünden iyi besleneler ise geleceğe çok daha sağlam uzanırlar.. Yenilenebilirlikleri çok daha verimli ve gerçektir.. yani ” Yeni şeyler söylerler “.. halkının bu tarafını bilemeyen yarı Aydın olarak kalır ve “Gaflettedir”..

    Muhalefet e gelince, Umudumuz demişsininiz ya, gerçekten muhalefetin umuda, ülkeninde daha kuvvetlimuhalefete ihtiyacı var.., bende umut ederek Umut beyi dikkatle izledim, ama maalesef üzerinden o eskimiş Aydın Gafletini atamadığını gördüm, eski yıkıcı eleştiri tavrıyla yine veryansın ediyordu malum kişilere., bunun bir işe yaramadığını anlayamamış demek.. Yeni bir şey söylemek şöyle dursun, eski söylemleri defalarca tekrarlarken kibirden arınamamış haliyle yanlış bilgilerini düzeltmemenin tedirginliği içindeydi..

    kaleminize sağlık güzel hocam, selam ve sevgilerimle 😊

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *