Leblebi Dünyası – Leb Demeden Hastalığı

Önemli ki ne önemli! Belki kanserden bile önemli. Sokak kedi ve köpeklerinden daha önemli olduğu kesin. 

Leb demeden Leblebiyi anlamak hastalığı. Neden mi?  Biraz açayım:

2 (iki) dakikada okunacak bir metin veriyorsun adama. Fikrini soruyorsun.  Bir dakika  sonra konuşmaya – cevap vermeye başlıyor!

Neden mi kanserden bile önemli olabilir?  Kansere çare bulmak için iletişim şart. İletişim olmayınca bir adım öteye gidilemiyor. Saf tutulamıyor.

\"bd096778-5b38-429a-bfdf-5c7b6e3f63a8\"

Leb gördüğü anda otomatiğe devrediyor ve başlıyor yanıt vermeye, kendi ezberini anlatmaya! Savunmaya, saldırmaya kendi  çerçevesi, her ne ise.

Patinaj yaparak ayni yerde kalan, lastik ve benzin yakan araba misali. Ya ’hu, belki sana lebalep diyecek, belki lebiderya. Önce bir zahmet edip anla!

Bir santim öteye gidemeden ezbere, yani boşa düşen kelimeler.

Dinlemek, dinleyebilmek. Ne kadar önemli. Soru sorabilmek, soru soracak kadar anlamaya çalışmak.

Bu istiap haddinin yani yük kaldırma kapasitesinin dolması ve bir adım öteye gidememenin en kesin formülü. Ezberini yapıyor. Dar çerçevede kalıyor.

Nokta ya herkesi nokta sanıyor. Halbuki çizgi var, küp var o sadece bir köşesindeki noktayı görüyor. Abbot’un Düz dünya kitabındaki gibi.  

-‘Selam nokta nasılsın?’

-‘Selam da, ben nokta değilim.’

-‘Atma! Bal gibi noktasın. ‘

İletişim bitti. Leblebiler dünyası!  Yahu Lebi derya modern Türkçe ’de ‘denize sıfır’ denilen. Lebalep dopdolu denilen,  daha  ton ile imkan var, bırak cümlesini bitirsin.

Bırakma! Leblebi dünyanda kal.  Leblebi kafalı!

Yapacak bir şey yok. Bir adım öteye götüremezsin. Dar leblebi dünyası.

Patinaj yapan leblebiler.

Batı’da  sanki dinlemeyi daha iyi mi öğretiyorlar? Eğitimin temel amacı o mu?

Leblebi, leb, leb, leblebi dünya, leblebi kafa!  

Senden borç para istiyor. Yahu yapma etme diyorsun. On lira istiyor. Sen ona on lira kazanacağı işi yaptırıyorsun. Kazanıyor da! Mutlu ama anında gene on lira borç istiyor. Bir hayır, iki nazikçe hayır. Bankadan al diyorsun. Dönüyor gene senden istiyor. Yalan söylemek zorunda kalıyorsun. O tam saha pres.  Sempatikçe, aklı oraya takılmış. Bunu samimiyetin bir ispatı olarak görüyor. Senin ona on liranın çok ötesinde faydan olacak. Israr! İsteyenin bir yüzü kara vermeyen zenci!  Vereyim de kötü mü olayım, vermeyeyim de kötü mü olayım?

Sonunda gene kalbi olsun diye veriyorsun. Bir sınırı aştığının, rahatsız ettiğinin farkında değil. Lebideryayı boş ver. Leblebi dünyasında yaşa.

Perde!

İkinci perde: genç heykeltraş bana ‘İnstagram hesabıma bak’ diyor. Panik. Ben nasıl bakacağım? O sabırla:

-‘ Dur ben senin hesabını bulayım sana davet yollayayım’ diyor. Meğer benim üç instagram hesabım varmış?   Sonunda telefonda iken beni kendi hesabına yönlendiriyor. Bir sürü küçük resim.

Ben İnstagramca bilmiyorum abi!

Ter basıyor, bir iki tanesine kalp resmi yolluyorum.  Ama ne gördüğümü anlıyorum ne beğendiğimi doğrusu. Gidip, bakıp, dokunmaya alışığım.  Ufff, bu da madalyonun diğer tarafı!

1 thought on “Leblebi Dünyası – Leb Demeden Hastalığı”

  1. deniz barbaros şarman

    Selam, bazende “leb demeden leblebiyi anlamak” farklı anlamlar taşıyor, mesela siz ifade etmeden sizi anlayabilmek gibi, sizde bu özellik var gibi👋

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *