Form, İçerik ve Uzlaşma

 

 

Türkçem bozuk, ama n\’apalım? Alamancıyım. Gayret ediyorum ama kısmen olmuyor, olmuyor.   Doğal olarak, yetenekli olan ve liseyi burada okumuş bir vatandaşım benden ilerde ve yazdıklarımda bolca hata bulabiliyor.

 

Kardeşim, benim derdim zaten içerik, form hiç olmadı ki?

 

Şimdi şimdi zarfa da özen göstermeye başlıyorum. Zarfın önemli olduğunu kırklı yaşlarımda öğrendim.

 

Bir dostum bugün bana

“sen Türkiye’ye yabancısın” dedi.

 

Kendisi emekli bir  üst sınıf bürokrat. Dayanamadım:   “sensin bu ülkeye yabancı olan!” “Ben halkım!” “Her seçimde, yabancı olduğun için de neticeye şaşırıyorsun!” diyiverdim.

Gerçekten de, Erdoğan: \”birkaç çanak çömlek için kazıları durduramayız\” mealinde ekstrem bir şey  söyleyince bile, eski eser kurullarından falan çekmiş olan halk ne demek istediğini anlıyor.  \”Ağır ol, molla desinler ve maaşını almaya devam et\” diye yaşayan bazı arkeoloji memurları (nefret ile) anlamıyorlar ve yargılıyorlar ve \”tepeden bakmaya\” devam ediyorlar.

Zarf var, mazruf var. Zarfa hakim olmak içerik sahibi olmak değil. İçerik olunca zarfı bir şekilde buluyorsun. Yoksa nafile.

 

Alamancı olunca zaten azınlık olmayı insan kökten öğreniyor. Lisana bir ülkenin halkının yüzde sekseninden daha iyi hakim olsan bile:

“Ah nerden bukadar iyi Almanca konuşuyorsunuz?“

diyende, vehmedilen bir üstünlük yok mu?

 

Lütfen onlarca yıldır burada yaşayan ve ismi kulağınıza yabancı gelen birisine “Ne kadar iyi Türkçe konuşuyorsunuz!” diye “aklınızca” iltifat etmeden, biraz daha düşünün: “Kaç yüz kez bu cümleyi duymuştur ve bu cümleye her seferinde nezaket ile yanıt vermek acaba çok hoşlandığı bir şey midir?” diye.

 

Size dönüp “Eh, sizin de Türkçe’niz fena sayılmaz siz nerede öğrendiniz?” dese, sindirim sistemize etkisi ne olur?

 

Değerli okurum: yazdıklarımda devrik cümle, imla hatası olunca bana kısaca bildirin ve düzeltmeme bir eposta ile yardım edin. İçerikte bir hata görüseniz daha da makbule geçer.  Hepsini anında düzeltmeye gayret ederim.

 

Zarf, incel incel de kulağıma kaç boyutuna gelince benden zaten paso. Ama içerik konusunda her zaman ve zeminde pür dikkat seninleyim!

 

Mehmet Barlas bugün ne güzel yazmış: Edebsizliğin de nedenleri vardır diye.:

Edep, terbiye, nezaket ve görgü kurallarını yok sayarak ahlak sınırlarını zorlayan sözleri seslendirenler, bunu ya yetersizliklerinden ya da cahilliklerinden ötürü yaparlar.

 

Edep, terbiye, nezaket ve görgü kurallarına uygun davranmayan bunu çaresizilikten, yani yetersizlik veya cehaletten yapar” diye de yazmak mümkün mü? Mümkün! Ama içerik muhteşem gardaş.

 

İçeriği anlamaya çalış. Form farklı bir olay. Formda hata bulunca kendini üstün görüp, illa eğitmeye de kalkma,  kendince iyi niyetli olsan da!  Kimin kimi eğiteceği belli olmaz!  Yardımcı olmaya gayret et, hizmet etmeye gayret et! Veya etme!

 

Falih Rıfkı Atay Zeytindağı kitabında: \”İfratlar bırakılırsa bürokrasiye karşı her türlü şiddet benim hoşuma gider. Bürokrasi bilhassa bizde tembelliği, kafasızlığı, kötü niyeti, bilgisizliği meşrulaştırmak olmuştur.\” diye yazar.

 

Uzlaşma ise bu bakış açısından itiş kakış değil, itiş kakışın sonunda zarf ve mazrufu ayırıp içerikte anlaşıp saf tutabilmektir.

 

Hem okurlarımdan özür dileyerek anlayış istemek, hem de yaşamını bürokraside geçiren yurttaşlarıma sevgi ile hizmet maksadı ile yazılmıştır.

 

 

 

 

 

1 thought on “Form, İçerik ve Uzlaşma”

  1. Mehmet Barlas K.Kılıçtaroğlunu ne kadar güzel resmetmiş.F.R.Akay da bürokrasiyi.Urla Belediyesinde devlet memuru diye atılamayıp pasif bir göreve atanan bir bayan 11 yıl önce alınan Meclis ve Encümen kararları ile yapılan imar planı değişikliğini 11 yıl önceki askı tutanağı bulunamıyor diye ‘YOK’hükmündedir diye görüş bildiriyor,amirleri ise bu bayanın kulağını çekemiyor.Siz olsanız ne yaparsınız?Mahkemeye git diyorlar…

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *