Alfabenin değişmesine Teoman Duralı “Soykırım” veya “Toplumun Alzheimer olması” gibi yakıştırmalar yaptı bir kaç TV programında.
Olmamış Teoman Bey! Teşbihte hata olmaz derler ama bazen düşünce dünyasından çıkan fikirler amacından çok uzaklara düşerler.Tabii eğer bir amaç var ise ve yaşam sevincinden kaynaklanan bir dürtü ile önü arkası düşünülmeden bir tayın havaya çifte atması misali söylenmiş laflar değil iseler.
Önce dinledim, birkaç gün düşündüm. Sonra konulara hakim insanlar ile fikirleştim. Bir çoğu “ciddiye alma üzerine bir şeyler söylemek veya yazmaya değer fikirler değil” dediler. Ben ayni kanaatte değilim. Kant kitabını çok beğenmiştim. Teoman Bey’e de dostluğumuz bu safhaya kadar sadece telefon sohbetlerinden ibaret olsa da kendisine çok değer veririm. O’nun da her düşünen gibi bazen kelimelerin şehvetine kapılıp öylesine laflar etme hakkı da var ama kimse çıkıp da tersini yazmaz ise sanki sükut ikrardan gelir gibi yanlış anlamalar da ortaya çıkabilir.
Bu topraklarda okuma yazma oranı % 2.5 iken sonra %10 olmuş, sonra da şimdilerde yüzde 90’lara varmıştır. Arap harfleri ile yazılan Osmanlıca alfabeyi bilenler anında okuma yazmayı unutmamışlardır. Yeni nesil yeni alfabe ile yetişmiştir. Birkaç on yıllık bir kesinti olmuştur ama soykırım lafı bence Alzheimer gibi bu kapsamda, inanılmaz bir abartıdır. Bambaşka bir soru: o zaman veya şimdi yüzde kaç okuduğunu anlayacak yetiye sahiptir?
“Harf devrimini “ eğer illa bir hastalığa benzeteceksek su çiçeğini öneririm. Ateşli ve akut dönemde perişan eden bir hastalık. Nörolojik belirtileri olabilir, bol döküntüsü de. Genelde selim bir hastalıktır. Başka bir hastalık da doğrusu aklıma gelmedi.
Alfabeler değişe gelmişlerdir. Bilhassa biz Türklerde! Değişim sebepleri dini olmuştur genelde. Türkler bozkırda Göktürk alfabesini kullanmışlar. Budist olunca, Uygur alfabesini kullanmışlar Mani olanlar Mani alfabesi, Azeriler Arap alfabesini , Latin Alfabesini sonra Kiril alfabesi ve Sovyet imparatorluğunun çöküşünden sonra tekrar Latin alfabesi kullanmaktadırlar. Karaman Türklerini vs ilave edersek bu liste daha da uzar.
Arap alfabesi Türk dili için konunun uzmanlarının söylediklerine göre çok uygun bir alfabe değildir. Latince alfabe’ye geçerek de eğer politik bir mesaj verildi ise laik bir Cumhuriyet olduğumuz mesajı verilmiş olabilir. Bu bir dönem ve tekrar geriye döner veya dönmez o apayrı bir konudur.
Almanya’da da Otuz yıllık din savaşı sonunda 1648 de Westphaelische Friede diye bilinen bir barış anlaşması ile sona ermiştir. Daha önce Augsburger Friede ile de 1555 de sulh bulunmuştu. Bu anlaşma için çalışan nesilden sonraki nesil o barışın temellerini, oradan buradan çekiştirince 30 yıllık savaş patlamıştı.
Almanların alfabesi de değişim göstermiştir. Nasıl lisan sürekli değişim gösterirse. Almanya’da da ortaçağdan bir mezar taşını çoğu Alman okuyamaz. Kaligrafi değişmiştir, harfler kelimeler değişmiştir. Gider uzmanını bulur okutursun. Bugün 20 yaşında olan bir insan 1930 lardaki, bir gazete makalesini okusa da tam anlayamaz. Almanya’da da, İngiltere’de de bu böyledir. Sadece uzmanlar bu yukarda bahsettiğim 400 küsur yıl önceki anlaşmaların metnini artık anlayarak okuyabilirler. Lisanların evrilmesi başlığı altında bu değişim hakkındaki fikirleri daha önce de paylaşmıştım.
Çin bilim akademilerinin davetlisi olarak Tiennamen meydanı hadiselerinin hemen akabinde Beijinge gitmiştim. Konu Böbrek taşı kırma ve Prostat hastalıklarının mikro dalgalar ile tedavisi idi. Ama o konu ve gezme gibi işlerin yanı sıra “Türkiye’deki harf devrimi “ konusundaki ilgileri de dikkatimi çekmişti.
Alzheimer ve soykırım türü kelimeleri doğrusu ben diğer yazılarından tanıdığım Teoman Duralı’ya yakıştıramadım. Daha önce “Türkçeyi en iyi bilen iki üç kişiden biriyim” türünden bir lafında olduğu gibi de gülüp geçemedim. Bu tür fikirler ( bir başka, sadece yazılarından tanıdığım dostum, rahmetli Ahmet Yüksel Özemre’nin tabiri ile )“Nefisbilim” ile ilgili olabilirler.. Bir dost hekim olarak hocamıza hürmet ve samimiyet ile daha çok açık havada yürüyüş yapmasını öneririm.
Pingback: Türk aydınının dramı? « Mahmut Tolon