Tıkınma Gazetecisi Cakası

Yetiştirilen sebze ve meyvaların yaklaşık yarısı ya hayvan yemi oluyor , ya da çöp’e gidiyor.

Aç olan insanlar (ve hayvanlar) hala var.  Ama aşırı şişmanlık giderek artıyor. Ve gelişmiş ülkelerde açlıktan daha büyük bir sorun. Eğer  tüm dünya ABD gibi olacaksa 314 milyon nüfusta 200 milyon her an bir tür rejimde. 2001 de 6 milyon aşırı şişman vardı şu an 30 milyon kişi bu sınıfta.

Gıdalar hakkında köklü bilgi verenleri tenzih ederim ama lokantalarda dolaşmak ve dolaşanları eğri büğrü bilgi verenleri seyretmek bir moda. 24 saat  boyunca yemek gösteren bir kanal bile açılmış.  Lokanta sahibi mutlu, yemek röportajcısı gazeteci mutlu.   Övünce lokantacı gazetecinin bir resmini koyuyor lokantasına.  Gazeteci diğer çalışanlardan daha çabuk emekli oluyor parlamenterle birlikte.

Birinin resmi ve ismi lokantada, diğeri de arabasına bilen bilmeyen öğrensin diye  bilmem kaçıncı dönem milletvekili diye bir yapıştırıcı asıyor ön cama!  Dikkat: yıpranmadan dolayı kıyak emeklilik maden işçisine, yoğun bakım hemşiresi veya hekime değil de parlamenter ve gazeteci. Bir dönem askerler daha çok alırlardı.  Gazeteci ünlü olunca kitabı daha çok satıyor. Hatta sucuk reklamına bile çıkan yemek eksperi var şarap eksperleri dünyasından daha önce bahsetmiştim. ( Bakınız Zeytinyağı ve Şarap Tadımları)

Açları doyurmak için yeter gıda var sorun dağıtımda kargalar gibi, sincaplar gibi çalmakla meşgul hemcinslerimiz yüzünden düzgün dağıtım yapamıyoruz. Çok, en azından sandığımız kadar  becerikli bir tür olmadığımız kesin.

Demek ki sorun iletişim ve dağıtımda, üretimde değil.

Daha hızlı değil daha YAVAŞ iletişim kurup karar vermeliyiz korkarım.

Yüzeysel yaşıyoruz, üstünkörü.  Aliye kızıp Veli’ye vuruyoruz. Veya Nazan’ın elbisesini, gülümsemesini, dostluğunu kıskanıp şahsına saldırıyoruz.  Öylesine. Daha ciddi ve derinlemesine bir konuya eğilmek gerekince de sıkılıveriyoruz. Prim yapmıyor. Lay lay lom.

Uzman hekim olarak  ülkeye dönüp askerlik yaparken  Antibiyotiğin yanında  habire B vitamini reçete edildiğini görüp şaşırmıştım. Tıbben bir anlamı yok, nadir istisna dışında: ama alan razı, veren razı, eczacı mutlu, hasta alışmış. Toplumun parası çarçur oluyor, eh o kadar da olacak havası vardı.

Değiştirmeye çalışınca ve hastalara  vitamin yazmayınca  bazı hastalar beni şahsen hedef almışlardı.  Şaşırmıştım.  Umarım aradan geçen on yıllarda değişmiştir bu moda.

Yemek pişirmeyi  gösteren program anlarım ama yemekli seyahat programı ve her lokantayı netice itibariyle  hep övmek? Bir moda ve  reklam sanayiinin bir görüntüsü sanki.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *