“Epeyce efendi bir insan, ama birkaç uyarıcı cümle (boğaya gösterilen kırmızı) veya yanlış olarak algıladığı kelime söylenince fren tertibatı yok oluyor ve beynine elektrot sokulmuş gibi aniden beklenilmez tepkiler verebiliyor!
Şekeri mi var ne? Bilemiyoruz. Hepimizin hassas noktaları olabilir ve frenlerimizi patlama noktasına getirecek ve çözüm olmadığından emin olduğu ezberler. Aşkta, Politikada ama kısmen futbolda da bu böyle.
İnsan beyninde ortalama yüz milyar hücre var. Hücreler arası bağlantılar (sinapslar) bunun 1000 misli civarında. Aralarındaki bağlantı beş milyon km civarında, oturun bir hesap edin lütfen, çevresi kırk bin km olan gezegenimizi kaç kez dolaşabiliyor bir insan beynindeki hücrelerarası bağlantılar.
Bilgisayarınızdaki arama motoruna Brainflight.org yazarsanız heyecanlı bir mağara yolculuğuna çıkacaksınız insan beynince. Münih’teki Max Plank Enstitüsü bilim insanları küçük bir zar boyutundaki insan beynini bin küsur kez incecik kesip elektron mikroskop ile büyütüp, resimlerini, çekip bu mağara sistemini internete taşımışlar.
Nörofelsefe de bu yeni bilgiler ışığında felsefi bilgileri gözden geçiren bir bilim dalı. Urla’da ilk toplantısı Felsefe Günleri olarak Cuma ve Cumartesi günleri 24. 10.2014 tarihinde Atatürk Kültür merkezinde olacak. Benim sunumum Cumartesi günü, Pazar günü o sunumu buraya da koyacağım. Gerçekten heyecanlı günler yaşıyor insanoğlu aya gidilen mesafeden fazlası her birimizin beyninde var, sinapslar arasında.
Optogenetik denilen metodla yaklaşık 9-10 yıldır canlı dokuda belli hücrelerde fonsiyon kazanımı veya kaybı izlenebiliyor. Hem de mili saniye boyutunda.
Bu metod ile gentekniği ile belli genlerin DNA sına ışığa duyarlı proteinler yerleştiriliyor (Genetik) ve bunlar ışık altında görüntülenebiliyor (Optik).
Moleküler ve hücresel bazda çalışma yapılabiliyor. Hayvan deneyinde örneğin Parkinson hastalığı ve Epilepsi için çözüm üzerine çalışılıyor bu metod ile ama ayni zamanda bilginin nasıl ilerlediği hakkında da bize fikir veriyor bu çalışmalar.
Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet seviyelerinde düşünecek olursak korkarım marifet seviyesine gelen insanlar bu işlerle daha rahat uğraşıyorlar ve uğraşabilmeleri için de gerçeklerle donatılmış bir ortam gerekiyor. Ayakkabı kutuları falan çok da uygun bir ortam olmayabiliyor, hele hele bütün bu olan biteni anlamamıza ışık tutan evrim kuramı hala Darwinizm olarak algılanıp okullarda öğretilmiyorsa.
Darwinizm tarihte kaldı arkadaşlar, nasıl 30 Ağustos , 5-6 Eylül veya 27 Mayıs tarihte kaldı ise biz artık önümüze bakalım. Bu gün evrim kuramı sayesinde Darwin’in hayal edemeyeceği hakikatlerle uğraşabiliyor bilim. Kaç kez yazdım, tekrar edeyim: dinin evrimden çekinmesi için bir neden yok; din neden ışıktan çekinsin? Evrimbilim bize nasıl oluştuğumuzu aydınlatıyor. Neden burada olduğumuzu değil. Neden burada olduğumuz hep dinlerin ve felsefenin konusu.