Bir dostumun çocuklarının başına gelen bir hikaye:
6 yaşında ağabey oyun oynarken ayağını burkar. Yerde yatar, bir süre ağlar, sonra sakinleşir. Ailesi etrafında, 3 yaşındaki kardeş de. Bir doktor çağırılar, doktor muayene ederken ayağı burkulan çocuk acıdan tekrar ağlar. 3 yaşındaki kardeş yerden aldığı taşı doktora ( ağlamaya neden olduğunu sandığı için) atmak üzereyken zor dururlar.
Yukardaki sorunun cevabı basit, kadın katliamı gibi önlemek eğitim ile mümkün. Ama bizdeki eğitim ne derece soruna odaklı sorusunu ise israrla sormak gerek!
Başka yaratıklarda da bu 3 yaşındaki çocuğun davranışı görülür, sürü güdüsü denilir ismine. Bu güdüyü beyindeki daha kortikal gri maddeyi kullanarak aşmayı öğrenmemiz bir eğitim süreci ile olur ve tabii olumlu örnekler görme şansı elde ettikçe.
Üç yaşından sonra epeyce bir süre daha benim babam senin babanı döver üslubu ile devam ederiz. Bunu aşmak için birçoğumuzun neredeyse yirmili yaşlara gelmesi gerekir. Bazılarımız bunu kırklı yaşlarda da, ölümünde de hala aşamamış olur. Ve bu tür reaksiyonu bir matah sayar!
Askerdeyim, bir binanın dördüncü katında hepimiz hekimiz. 40 kişiye dört lavabolu tek tuvalet var. Ben en yaşlılardan biriyim. Bir yaratık var, kısa boylu, 505 miymiş neymiş numarası, İstanbul’da okuldayken onu hep numarası ile çağırıyor sınıf arkadaşları. Psikopat özellikleri var, tam bir “berbat Nuri” tiplemesi. Tuvalette haark diye genzini temizleyip yere tükürüyor. Bir de sempatik bir Ürolog var İzmir’den, iri kıyım bir delikanlı.
505 bir tükürüyor, iki tükürüyor, iri kıyım sempatik İzmirli sonunda dayanamıyor ve hepimiz adına uyarıyor. 505 in reaksiyonu: “kendi işine bak.”. “Ya’hu hepimiz bir aradayız bu kadar iğrenç olma” türünden israr edince İzmirli. 505 dönüyor, sert bir bakış :“ananı sikerim!” deyiveriyor.
Tuvalette yaklaşık 10 kişiyiz sıra bekleyen, diş fırçalayan.
Ben 35 yaşındayım ve aklıma zıplayan fikirlerden biri : tüküren meslektaş orada “kazayla” ayağı kayıp başını tuvalete vurup ölse, tek kişiden aksine dair bir tanıklık çıkmayacağı. Bir kaç kişi homurdanıyor. İzmirli delikanlı ise hepimizi şaşırtıyor, gülümsüyor : “Yahu annem yaşlı başlı kadın ne yapacaksın onu, genç güzel bir ablam var onunla dene bence!”
Hepimiz kahkahalarla gülüyoruz. Kısa boylu tıknaz tüküren delikanlı ise perişan oluyor bu cevap karşısında. Yüzü kararıyor ve çevresindeki atmosferi yavaş da olsa algıladığından sessizce çıkıp gidiyor. Bir daha da tükürmedi o dönem boyunca.
Eline, doktora atmak için taş alan 3 yaşındaki çocuktan İzmirli sempatik doktora epeyce bir eğitimsel evrim var değil mi? Her kişiye nasip olmuyor bu evrim.
Halbuki eğitim süresince bu her hekim adayına öğretilmeli. Belki de hatta orta okul çağında her vatandaşımıza mizansenlerle öğretilmeli sakin davranışın önemi. Maalesef öfke patlamasını bir hoşluk, karizma vs. zannederek yetişiyoruz.
Kısa mizansenlerle yukardaki olay hasta ve hekim arasında canlandırılabilir ve hekim adayları “yarabbi şükür” demenin korkaklık olmadığını, empati olduğunu ve bilakis hekimliğin veya daha doğrusu insanlığın gereği olduğunu anlarlar.
Kendi “terbiye” sürecimde yanılmıyorsam gene 30 lu yaşlarımda: gece nöbetinden sonra eve zaten geç gelmişim, yorgunum, uyuyorum, gece yarısı zil çalıyor ve kapıda bir adam bir yakının hastalandığını ve telefonla kimseye ulaşamadığını söylüyor. Ben biraz tersleyerek acile gitmesini söylediğimde, kapımda bana tekme atma denemesi dahil ağzına geleni söylüyor adam. Uyku falan kaçıyor tabii kapı kapandıktan sonra.
Hekimsen uyandırılsan da, telefonla rahatsız edilsen de sakince izah edeceksin kardeşim, yargılamayacaksın, canın dişinde olsa da aşağılamayacaksın, sakince doğru yolu göstermeye çalışacaksın. Ve sinirlenmemeyi öğreneceksin, öğreneceksin, öğreneceksin. Hem o denli sık da olmuyor bu meslekte bu tür aykırı uç noktalar, illa öğreneceksin! Sefası da, nadiren cefası da mesleğin bir parçası.
Çok beğendim yazıyı. Eline sağlık..
Ne kadar guzel dusunceler,dusuncene saglik,ama uygulamada onemli tabi😜
mesela fikirlerinden ve yazdıklarından dolayı birilerine İLKEL, ilk çağ insanı dememeyi öğreneceksin 😊belki ilk çağ felsefesini öğrenmekle başlayabilirsin 😀
çirkef, terbiyesiz dememeyi öğreneceksin..tüm bu acımasız hakaretlerine rağmen o insan samimiyetle seni hala severek diyalog kuruyorsa ona bana bir daha yazma, seninle tüm iletişimim kesiyorum ama bana hizmet etmeye devam et., dememeyi öğreneceksin..
öğreneceksinde öğreneceksin.. Öğrenmenin sonu olmadığını öğrendiğin gibi bunlarıda öğreneceksin.., ama bir bakmışsınki …….. , Nasrettin hocanın hikayesinde olduğu gibi 😢