İyimser bakış açısı ile devam edeyim. Her şey kötüye gitmiyor. Sadece merceklerimiz zamanla köreliyor. Biz kötümser oluyoruz. Yaşlandıkça hareket kabiliyetimiz azalıyor. Gözlerimiz eskisi kadar iyi görmüyor, daha az işitiyoruz. Kendimizden yola çıkarak da dünyanın kötüye gittiğine inanıyoruz.
Halbuki çağları kıyaslarsak insanların boyu uzuyor. Taş devrinde asil olan ile olmayanın boyu arasında anlamlı fark vardı. Kuğu şarkısında yazdım. Ortaçağda bu devam etti. İngilizlerde 15 cm kadar olan asil ve normal vatandaş boy farkı bu yüzyılda anlamlı azaldı. Sadece o değil İQ farkı da azaldı zengin ve fakir arasında.
Bu boy konusu ilginç, geçen yüzyıl ABD liler en iyi beslenme ile en uzunlarken artık ortalamalara bakınca en uzun Hollandalı, sonra Avustralya, Almanya ve Yunanistan’da yaşayanlar ABD lileri geçtiler. Çabuk gıda ödünlerini alıyor!
Elektrik ve akar su her tarafta ve bunun bedeli hep çevre kirliliği ile olmuyor araçlar 1970 ler 1990 lar ile mukayese edildiğinde anlamlı olarak daha az çevreyi kirletiyorlar. Ren nehri, Thames temizlendiler. Tabii insan sayısının inanılmaz artışı bir bedel ödetiyor ama orada da hatta belki önümüzdeki 30-40 yıl içinde bir dengeye ulaşacağımıza inanıyorum.
Daha çok insan daha hızlı doğruları görüyorlar. Erdoğan, Terim örnek insan konumunda ve Kadir İnanır popüler “aydın” sanatçı ülkemizde. Bu dünya ile ilişkisi olanı karamsarlığa itebilir ama dünyanın her yerinde bu böyle değil ve hepimiz bir elbirliği içinde bir değişim süreci içindeyiz.
Geçim sınırı altında dediğimizin yaşam standardı yüz yıl önce yaşayan zenginlerin üstünde. Bu gerçekler bir şey yapmayalım demek değil.
Avrupa ile müzakere eden bakan konumunda olan Ömer Çelik’in İngilizcesini duyan ve bu lisanı bilen çoğu insan çok üzülebilir. “Keşke konuşmalarını Türkçe yapsa” diye de düşünebilir ama tabii lisan ve aksan her şey değil. İçerik de çok önemli. Biz zaman içinde formun da içerik kadar önemli olduğunu kavrayacağız bedel ödeye ödeye. Bu tür örnekler tüm resmi görmemize engel olmamalı. Teknoloji sayesinde dünya giderek daha iyiye doğru gidiyor bu arada Türkiye de.
Pideleşme süreci yazılarında bunu genel olarak araştırmaya çalıştım. Çok daha fazla sayıda insan her geçen gün daha fazla eğitim imkanı buluyor. Keşke ülkemiz daha iyi öncelikler koyabilse ve genel yarışta daha başarılı olsa diyoruz örneğin Olimpiyatlarda. Ama o da olacak üzülmeyin, karamsarlığa kapılmayın.
Dünya’da örnek olarak algılanan insanlar artık hamasete, altın kaplamalı koltuklara vs. gereksinim duymuyorlar, daha sade, daha açık ve net olabiliyorlar. Bu örnekler de kitle iletişimi sayesinde her beyinde yer buluyor.
Enerji yakında sorun olmayacak. İskenderiye’de bundan 2000 yıl önce yaşayan Heron örneğin buhar makinasını bulmuş ve uygulamış da ama o zamanlar yeter ucuz köle olduğu için bu makinalar gelişmemiş ve 1700 yıl sonra endüstri devrimine yol açmışlar. Yani insan haklarının gelişmesi bu makinaların gelişmesine ve yaygınlaşmasına yol açmış. Karamsarlığa kapılmayın, şahsınız için bilemem ama genelde her şey daha iyi olacak!
Ah, aah! Bu konuları ben, Arnavutköy’de Mahmut’un yalısının balkonunda kahvemi yudumlarken konuşmadıktan sonra, iyimser olsam ne yazar, olmasam ne yazar?
Kocaman aşamalardan geçerek bu günlere geldiğimiz, çok yönlü olarak geliştiğimiz çok açık olmakla birlikte, bizim gözlerimiz, gözlüklerimiz olayları ancak, içinde bulunduğumuz şartların bakış açısıyla görebiliyor. Olayları başka bir boyutta görebilmek için, başka bir bakış açısına, başkalarının göz ve gözlüklerine de yakın olmalı, hatta onların göz ve gözlüklerini kullanabilme becerisine sahip olmalıyız. Bizler gibi, beceri ve donanımları bir çok nedenle yükselebilmiş insanlar için, bu bir görev olmalıdır.
Etrafımızda, yaşamlarını çok zor şartlar altında sürdürebilen çok insan var ve onların sıkıntı, dert, üzüntü, yokluk ve acz içinde çırpınışlarına karşı “iyimser olun” diyemiyoruz, onların yaşamlarına başka bir şeyi katmayı, iyimserlik yaratabilecek bir katkıda bulunmayı beceremeyince, bizim gözlerimiz de kararıyor, gözlüklerimiz buğulanıyor.
Dileğimiz herkesin iyi olması, bu gerçekleştiğinde gözlerimiz ve gözlüklerimiz aydınlanacak, içimiz o zaman rahat olacak.
Okunacak kitap önerisi:
Eskilerden, Deterring Democracy, Noam Chomsky, 1990
Yenilerden; Lizbon’a Gece Treni (Night Train to Lisbon, Nachtzug nach Lissabon, 2004) Pascal Mercier, asıl adı Peter Bieri, aslı Almanca