Urla Urfa Hattı

 

 

Urla ve Urfa arasında tek harf fark var nihayetinde! Urfa\’da enfes Polis evinde kaldım, çaycı çay isteyince “Tekel mi, kaçak mı ağabey?” diye soruyor.

 

Göbeklitepe ve “Yarımay medeniyeti” hakkında 3 yıl önce gezip yazmıştım, bu sefer Bahattin Çelik hoca ile epeyce dolaştık. Taş devrini belki daha doğrusu taş devrinin bu on- on iki bin yıl önce olan bölümünü, gayet geniş bir mimari içindeki görmek için gitmeye değer, Urfa müzesini de gezerek yoğun olarak yaşadım.

 

Göbeklitepe dünyada ve o devri anlama çabalarımızda marka oldu. Kazılar şu an durmuş durumda. Müzede yeter bilgi var.

 

Tabii ayrıca civarda Şuayip şehri var, Sogmatar, ay tanrısı ve sin mabedi var, Tunç mezarları var. Harran Ulucami ve Sin mabedi var. Bazda mağaraları var.

Politik ilginç çalkantılı bir dönem yaşıyoruz. Ama on – on iki bin yıldan bahsedince tabii bu günler kişisel açıdan çok önemli olsalar da insanların hikayesine bakarken bilimsel açıdan soluk kalıyorlar.

 

Navali Çori (Baraj suyu altında kaldı) ve Göbeklitepe 90 dönümlük bu alandaki kazılara ve dünyada tanıtımı bir çığır açtı.

 

Ama hiç kazılmamış Karahantepe var 140 dönümlük bir alan. Hiç kazılmamış tabii doğru değil, kenarından köşesinden para edecek bir heykel falan bulmak ümidiyle kaçak kazılar yapılmış.

 

Gene formel kazı yapılmayan Ayanlar Höyük var 160 dönüm fıstık bahçesi ve içinde ve üstünde bir köy var.

 

Sonra Tepehan Höyük var gene kazılmamış. 112 dönüm.

 

Sefertepe var, Kurttepe var. Benim görmediğim, Çayönü ve sınır ötesinde Tell Qaramell ve Abu Hureyra var. Varoğlu var bu yörede o döneme ait taş devri yerleşimi. Tabii yukarda saydıklarım çıplak göz ile görülen ünlü Göbeklitepe’den daha büyük olan yerler. Ama “büyük – küçük diye bakmamalı . En büyüğünde herhalde o dönemde 40 ila 100 insan yaşıyor. Belki 500 ile 1000 ancak toplantılarda , ayinlerde, çarşı günlerinde bir araya geliyorlar. Şu an alan olarak “küçük” olarak algıladığımızın çevresinde belki de çadır tipi yerleşimlerde “büyük” olarak algıladığımız yerleşimlerde olduğu kadar veya daha fazla insan yaşıyordu.

 

 

 

Bu 1500- 2000 yıl süren avcılık toplayıcılıktan tarıma geçiş dönemine ait gönlümü kaptırdığım ve bu sene Urfa müzesinin Bahattin Çelik ile bir kurtarma kazısı yaptığı Urfa’daki tek taş devri kurtarma kazısı yapılan yer Harbetsuvan tepesi: Altı dönüm bir arazi etrafı kısmen anakaya. Bu dönemde şimdiye kadar bildiğimiz ilk tapınaklar var, T şeklinde dikme taşlar. İlginç ve çarpıcı olan Göbeklitepe’deki insanlık tarihine bakışımızı değiştiren tapınak veya toplantı merkezi 7 küsur metre çapında iken buradaki ilk bulgulara göre 10 metre çapında!

 

Urfa’ya sanıyorum altıncı gidişim, yöre her seferinde büyülüyor. İlk gidişimde “sadece Türkiye’nin batısını biliyorum acaba bu yarımadanın doğusu nasıl? Burada mı yurtdışında mı çalışayım?” diye düşünen bir genç hekim idim.

 

İkinci gidişte Cemal ağabey “gel sana Gap’ı göstereyim” diye bir dört beş gün misafir etmişti bu yörede. Allah rahmet eylesin. O babama ağabey derdi, ben de ona, Ahmet Cemal Kura Ata İnşaat sahiplerindendi. Çok etkileyici günler geçirdim. Bir Şalvar ve bir takke alıp döndüm ve İstanbul\’da, masa başında,  bir süre şalvar ve takkeyi giyip çalıştım. Bu gidişimde de Gap’tan birkaç resim çekme fırsatım oldu.

 

Bu kurtarma kazısının neticeleri hakkında, bulgular çıktıkça tekrar yazacağım. Ama önce izin verin sizi elinizden tutup bu devrin içine davet edeyim. Cuma günü devam.

 

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *