Urla’nın en eski ismi Klazomenai, Klizman (yani Güzelbahçe) isminde yaşıyor.
O nedenle Urla kalesi veya hatta Klizman kalesi daha doğru isim. Bazı doğruları tekrar tekrar yazmak gerek. Kimsenin umurunda olmasa bile ve kes yapıştır eski yakıştırmalar etrafta yayılıyor.
Yani bundan 2500 yıl önce buranın yerlisi, Anadolu filozofu Anaksagoras zamanında ortada bir Klizman kalesi varmış. Keşke o tepeye bir bayrak dikilse ve duvarın ufak bir kısmı onarılıp ışıklandırılsa deniz ve otoyol tarafında görülür kılınsa! Urla’nın alameti farikası haline gelir. Bilince biraz okursunuz ve dolaşınca da görürsünüz ki bırakın Anaksagorası bundan 10 bin yıl öncesinden de kalıntılar var (küçük mağaralar ve sylex yani çakmaktaşları). Biraz arama moturu ve daha fazla bilgi zor değil!
Herneyse. Urla bir zamanlar mühim imiş. Bundan 2400 yıl kadar önce başka bir “Urla’lı” ün kazanmış. Aristoteles. Adam Stagaira’da doğmuş ( Makedonya) ama o zamanlar Stagaira bir Klazomenai Kolonisi imiş. Sonra Dikili’de okula gitmiş. Platonun okuluna (Atina) geçene kadar. Bu cumartesi Oğuz Dicle hoca bize felsefe okullarını anlatacak Belediye meclis salonunda saat 16.00 da giriş ücretsiz, tüm meraklılar bekleniyor.
Bizans zamanında Urla’ya Bryela demişler. Bu isimi araştırınca “Tanrının Kadını” anlamına varıyorsunuz. Yani Meryemana.
Sonra oradan olmuş Vourla (Sazlık) . Herhalde fazla dini dogmadan gerçeğe doğru bir dönüş yaşanmış isimde. Oradan da olmuş Urla. Bazıları \”Uğurola\” falan yakıştırsa da. Urla ‘da Türk nüfus daha fazla ortaçağlarda, 1800 lerde Rum nüfus artıyor. 1900 lü yıllarda 4 yıl Yunan idaresinde, sonra Cumhuriyet.
Tekrar gelelim Anaksagoras abi’ye. Elindeki ay veya güneş olabilir. O zamanlar insanlar dünyayı düz biliyorlar. Bu heykel yapılsın diye yüzlerce imza toplanıp daha önceki Belediye Başkanına ve 2 önceki Kaymakama verildi. İki kez Anaksagoras anısına \”lokma döküldü\”. Meclis üyelerine adamın “gavur olmadığı”, çünkü o zamanlar tek tanrılı dinlerin bilinmedikleri anlatıldı. Doğru anımsıyorsam 4. Dilekçeden sonra, Kaymakam Murat beyin takibi ve yardımı ile O ve Belediye Başkanı Sibel Hanım muhteşem açılışı yaptılar.
Sonra heykel hırpalandı. Oradan alındı açılışta \”daha güvenli\” denilen yere konuldu. Oradan alındı biraz daha arkaya konuldu. 3 kez çalınan “topu” sonra “bulundu” ve eline yapıştırıldı. Bir iki yerli ve yabancı zıppır çıktı, “bu heykel Yunus Emre’ye benziyor poşusu ile, Anaksagoras’a değil” dedi. Tabii ki dedeleri ikisi ile ilkokula gittiğinden biliyorlardır. Halbuki biraz merak etseler Pitogorasın, Permenides’in, Anaksagorasın başörtülü tasvirlerini de bulur idiler.
Herneyse, geçen hafta gene çalındı elindeki AY!. Sağlık olsun, bugün Heykeltraş Tülay Hanım tekrar geldi, bakım yaptı. Ve yeni bir ayın veya halk tabiriyle “top”un tekrar vidalanması, kaynak yapılması veya yapıştırılması halinde tekrar çalınacağı korkusu ile elinin boş bırakılmasına karar verdi. Belki bir kamera ile korunma altına alınabilinir? Geçen yerinde koruma altında bir yerdeydi ama kameralar çalışmamış diye okudum gazetelerden. Onlar ermiş müradına biz çıkalım tahteravvalliye, bahçelerde enginar, gel bize bazı bazı.
Ama haksızlık etmeyelim bu tür olaylar dünyanın her yerinde oluyor. Şimdilik belki de bir ergen o iki “top” ile bir koleksiyon başlatmıştır. Mesele zaten gençlerin Anaksagoras diye bir hemşehrimiz vardı diye bilmesi değil mi zaten?