Anayasa dini kitaplardan, vahiylerden üstün kılınmaktadır! Dr Mahmut Tolon Siyasetçi Emine Ayna 11.6.2008 tarihli gazetelere göre “Anayasa dini kitaplardan, vahiylerden üstün kılınmaktadır” demiş ve farkında olarak veya olmayarak son aylarda yaşadıklarımızın bamteline dokunmuş. Anayasa milli bir uzlaşma metni olmalıdır ve her türlü vahiy ve dini kitaplardan daha üstün olması gereği artık bir siyasetçi tarafından tartışılmamalıdır. Neden? Çünkü birçok din var ve kısmen farklı şeyleri öne çıkarıyorlar. Dine inanmayanların da bu ülkede yaşayabilmelerini kabul ediyorsak uzlaşma içinde yaşayabilmek için tek seçenek Anayasa. Güncel ve birleştirici olan Anayasa olmalı ve ferahça tartışılarak tartışanları hedef göstermeden, tehdit etmeden, ayrı inançlarda olanlar birbirleriyle uzlaşacak zamanı harcamalı. Türkiye’de olan da bu kısmen şu an. Ingiltere’de ve Almanya’da ortaçağlarda (din savaşlarında) olan Fransa’da 1900’ lü yılların başında daha net olarak idrak edilen temel uzlaşmanın aranması. Bu, dinden (mezhepten) değilsen terk et mi?
Somut örnek mi isteniyor? Ramazan, ezan. Yok, ezanın Arapça veya Türkçe olmasından bahsetmiyorum. O da bir örnek olabilir ama ezan acaba neden farklı camilerde farklı lisanlarda okunamıyor? Hıristiyan vatandaşlar kilise çanlarına hoparlör takarak inançlarına davet edebiliyorlar mı? Hanefi Sünni olayı da cabası. Yüzbin kadar vatandaşımıza Diyanet’ten maaş ödeniyor mu? Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz mı? Eceli gelen it cami duvarına işermiş mi? Beğenmiyorsan çek git mi? Mesele özünde hem paylaşım, hem de ifade özgürlüğü ve fikre saygı ile ilgili diye düşünüyorum. Köken itibariyle (babam Yassıada’da yattı) sağcı liberal kesimden bir insan olarak bilimin (yani güvenmeyip kontrol etmenin) değil inancın önplana çıkartılmasından rahatsızım. Türkiye’ye ılımlı İslam rolü biçilmesinden rahatsızım. Başbakanın 3 çocuk inadıyla bilimden kopmasından ve bürokrasinin bazılarının tabiriyle mediokrasi veya kleptokrasinin hükümranlığından rahatsızım. Çözümün inanç sistemlerinin karşısına Atatürk heykelleri dikilerek aranmasından rahatsızım. Her Türk asker doğmayabilir ve her vatandaşımız da Müslüman olmak zorunda değildir. Asker vatandaşlarımın çoğunun Genelkurmay Savunma bakanlığına bağlı olsa da bu fikirlerin çoğunda benimle saf tutacaklarına inanıyorum. Diyanetin tek mezhebi temsilinin değil, bireyin haklarının korunmasıyla ilgili bir kurum olması gerektiği kanaatindeyim. Bunu da yeterince yazdım. Hekim olarak insanlarla iç içeyim ve çoğunluğun da benzer rahatsızlıları paylaştıkları inancındayım.
Asgari müşterekinde orta vadede yeni bir anayasa ile çözüm aranacaktır ve ifade özgürlüğü ön planda olacaktır, eğer bu coğrafyada rahat edeceksek. Dinler ile devlet ayrımına itina edilecektir. Bu gerçek giderek ortaya çıkmaktadır. Evrimi anlatamamışız. Batı ve Kuzey Avrupa’da orta öğrenimi bitirebilenlerin büyük çoğunluğu ve nüfusun ülkelere göre % 70-90ı evrimi kabul ederken bizde kabul oranı % 30. Bu konuda ise azınlıktayım. Bu denli tek tipleştirilmiş ve mahcup ve otoriter eğitime rağmen % 30 fena bir çıkış noktası da değil. Gerçekler gizlenemeyeceğine göre ve iletişim imkânları giderek geliştiğine göre bu oran giderek artacaktır. Mesele bizim yaşam süremizde bu coğrafyada nasıl yaşayacağımız bunun çözümü de uzlaşmada, yani yasalarda olmalıdır.