2006 yılında kısa etek giydi diye Istanbul’da bir polis liseli bir kıza tekme attı (Gazeteler). Turistik tesislerde yabancı turistlere evlilik cüzdanı sorulması yasaklanmış! Evlilik cüzdanı yok diye arkadaşı ile beraber tatil yapan bir Alman Hanım, İzmir-Urla’da polis tarafından doktora sevk edildi. Bakire olmadığı ama o gece cinsel ilişkide de bulunmadığı anlaşılmış. Hanım “fahişe olmadığının” kanıtlanması üzerine serbest bırakılmış. Bu haberleri belki bundan önceki haftalarda Alman ve İngiliz basınında okudunuz. Bu tip işgüzarlıkları olan iki komiser turistik bölgelerden sürülmüş. Turizm ve İçişleri Bakanlıklarının anlaşması üzerine turistik tesislerde yabancılara evlilik cüzdanı sorulmamasına karar verilmiş. Turizm Bakanlığı yetkilisi olayların ahlâk anlayışı farkından doğduğunu ve büyütülmemesini istemiş. Pekiyi. Türklerin başı kel mi? Otelciye, polise, hâkime ne, kimin kiminle yatıp yatmadığından? Evlilik krumunun korunması, boşanma kanunlarının tartışılması kamuoyunda yapılır. “Bireyin haklarına saygı” denince sadece protesto edebildikleri için turistlerin mi haklarına saygı gösterilmeli? Polislerin göreve gittiklerinde vatandaşa önce kimlik göstermeleri bir genelge ile istenmiş. Bu bir aşama, ama iki üç nesilden önce gerçekten tavırda bir değişme olacak mı acaba? “34 PK Renault sağa çek bakim, sağa çek dedim!” diye bir hoparlör gücü ile bas bas bağırmaya alışmış memur, bir-iki bilgilendirme toplantısı ile daha nazik mi davranacak? İşaretleri çalışmayan trafik polis arabaları… Yolda sağdan sola geçerken uzaylı bir yaratık ile bir kovboy karışımı eda ile etrafına bakmaya gerek görmeyen ve dokunulmaz olduğundan emin polis memuru. Bu insanların yanında yetişen genç polis memurları… Trafik kurallarına uymayan resmi arabalar… Malzeme bu; çabuk bir değişim beklemek sadece bekleyenleri üzer. Bu gerçeklere rağmen, Turizm ve Alamancılar Türkiye’ye sürekli yeni fikirler taşıyan iki kaynak. Bir şeyler değişiyor. Herhangi bir otelde iki kişinin basılması, zina davaları… Adalette gereken reform, insan hakları ve işkence… Bunlar bir bütün. Televizyon çağında artık kurumlar ve politikacılar halkın ardında kalabiliyor. Basın da Türkiye’de çağı yakalayabiliyor mu? Hangi gazete dünya nüfusu çoğunluğunu barındıran Çin veya Hindistan gibi ülkelerin günlük haberlerini düzenli olarak veriyor? Hukukçunun, özellikle, savcının-hâkimin ayrıcalıkları var. Doktorun, hemşirenin, askerin ayrıcalıkları var. Polisin, gazetecinin, tabii ki gazete sahibinin ve politikacının da ayrıcalıkları var. Siyah ve kırmızı plakalı resmi arabalarla takım elbiseli olarak dolaşan sert bakışlı, ciddi “memur ve amirlerin” ayrıcalıkları var. Bu kadar ayrıcalığın tek sebebi korku! Ne korkusu? Ola ki bu ayrıcalıklar fark edilmeden bir yerde kendilerine “normal vatandaş” olarak davranılsın! Yavaş yavaş, bir şeyler değişiyor, insan hakları vs. derken insanlar , “acaba normal vatandaşa yapılan davranışı düzeltsek de hep yorucu olan ‘ciddi amir’ havasından sıyrılıp bu ülkede yaşasak mı?” diye düşünmeye başlıyorlar. Bütün bu ayrıcalıkları ayrı ayrı anlayıp sınıflandırrmak ve her birine özelliklerine göre davranmak da yorucu olabiliyor. Hep ahbap, tanış, akraba vb. gibi ile işleri yürütmek zor olabiliyor. Batıdan gelen turist, işçi, batı basını ve temsilcilikleri, “bir daha gelmeyiz ha!” mesajı ile Türkiye’deki alışkanlıkları değiştirmede etkili oluyorlar. Bu etki kendisini önce “ Polise, savcıya, gazeteciye evlilik cüzdanı sorulmaz!” mantığının devamı olan “Turiste evlilik cüzdanı sorulmasın” genelgelerinde gösteriyor. Bir süre sonra fazla ayrıcalıktan herkes sıkılıp adalet sistemi düzenlenecektir. Evli bir kişi bile eğer eşinden başka birisi ile birlikte oluyorsa ve eşi bu beraberliği kanıtlamak istiyorsa bu kanıtlama devletin görevi midir? Hayır! Bu tip gereksinmeler varsa belki bunlar yasal çerçeveler içinde özel dedektiflerce karşılanabilir… “İki insan arasındaki, kendi istekleriyle gerçekleşen ister cinsel, ister dini, ahlaki bir ilişkide devletin hiç mi hiç bir alıp vereceği (veya burnunu sokma hakkı) yoktur” diye basit bir kural uygularsak herkes daha rahat etmez mi?