Beni her gidişimde büyüleyen \”Urla kalesine\” geçen hafta sonunda tekrar gittim, bu sefer Öcal Uluç ve Muzaffer Tunçağ ile. Kasım ayında, bahar çiçeklerinin açtığını ilk kez gördüm. Şaşırmış olmalı çiçekler.
Yanımızda da yeni çıkan Urla kalesi kitapçığı vardı. Daha evvel 2012 de yapılan baskısı hakkında yazmıştım (bakınız tek taş pırlanta)Şimdi 2. genişletilmiş baskı çıktı. Tayfun Caymaz,Mehmet Emeç, Ferhan Erim. 2. Baskı birkaç yeni resim ve bilgi ile basıldı. ISBN 978-605-8543959 Duvar Yayınları Konak İzmir tel 48488 68
Baykara,1991, Erim 1995,Aydın 1998ve 2000 yılından itibaren Erkanal, Caymaz ve Ersoy araştırmalarına da değinilen 2. Baskıda (Kaynakça ve Dizin ve İngilizce çeviri ile 63 sayfa) Yeni bilgiler de var. Yazarlar, Otobandan geçerken deniz tarafında yeşil apartmanların görüldüğü Çalıca tepedeki yerleşim ile bağlantısı olabileceğine dikkat çekiyorlar.
Broşürün yazarlarını kutlamak gerek. Amatörce bu yöreye anlamlı bir farkındalık kazandırılmasına vesile oldular.
Harita mühendisi Murat Gül, kendisi de bu yörede çalışmış, ricam üzerine haritadan kalenin yüzölçümünü ölçtü. Yaklaşık 20-25 dönüm kadar bir alan. Basit bir gözetleme kulesi değil, basbayağı bir kale!
Benim çiftçi gözüme surlar arasındaki alan 25-30 dönüm gibi gelmişti. Aşağıdaki sarnıç da dahil edilirse toplam 300-400 dönüm kadar bir alandan bahsediyoruz kabaca.
Turizm açısından inanılmaz bir değeri var ve düdenler de araştırıldıktan sonra- -bakınız– rekonstrüksiyonda surların otobandan rahat görülecek bir şekilde birkaç yerde en fazla 1.5 metre kadar yükseltilmesinde ve 3-4 metrelik bir kule ile gerek Urla, gerekse İzmir’in turizmine çok büyük katkısı olacağını ve bilhassa tüm yarımada için bir simge olacağını düşünüyorum.
Her gidişimde de şimdiye kadar nasıl oldu da yapılmadı diye de şaşırıyorum. Belediye meclis üyelerini ve yeni kaymakamı götürüp gözleri ile görmelerini sağlamak en iyi yol anlaşılan.
Daha fazla bilgi için İstanbul’daki eski dostum Dr. Vera Bulgurlu ile yazıştım. Yeni bilgiler gelirse paylaşacağım. Eminim Evliya Çelebi dışında da bu kaleden bahseden ortaçağ Bizans kaynakları çıkacaktır.
Belki de “Urla kalesi” bence de yakışmasına rağmen bu üçlü tarafından önerilen bir isimdir ve Elif Koparal’ın burada linki verilen çalışmasında Dubatepe, Hacıgebeş, Cinderesi kalesi Sivrice tepe kaleleri diye değinilen yerlere eskiden verilen belki de başka bir isimdir. Bakalım biraz daha Strobon, Heraklitos ve eskiler ne dediler, araştırınca neler çıkacak.