Evrim bazı ülkelerde nüfusun %80 veya 90 ında kabul görüyor. Öğretim görevlileri arasında ise bu rakam epeyce daha yüksektir batıda. Tolon, Kurt, Güner araştırmasında 2008 yılında Dokuz Eylül Üniversitesinde bulunan Evrim farkındalığının %25 civarında olduğunu ve hocalarda ise Fen Edebiyat ve Tıp Fakültesi öğretim görevlilerinde %60 civarında olduğu tespit edildi.
Öğrencilerdeki düşük oran vahim, öğretim görevlilerindeki oran ise daha da vahim. Bazı ülkelerde genel popülasyonda bile % 80 kabul görülünce kendi çocuklarımızın ayaklarına yaşam boyu zor kurtulacakları psikolojik zincirler takarak eğitiyoruz demektir bu rakamlar özetle!
Batı ülkelerindeki evrim kabulünü bazılarının uluslararası bir komplonun parçası gibi algılaması ise bizim şu anki kültürel ve bilgi düzeyimizin olsa olsa , acıklı bir dışavurumudur sadece! İfrat ve tefrit çok yaygın.
Bizim eğitim sistemimiz de korkarım içler acısı bir durumda ve hurafelerle, dogmalarla, ideoloji veya aşağılık kompleksleriyle de kolay çözülecek gibi değil.
Tarihsel ve zaman ile bağlamlı olmayarak 3 dakikalık filmlerle evrimi anladığını sanmak yanıltıcı olduğu kadar tehlikeli de olabiliyor.
Almanya’da öğretmenin öğrenciye veya ustanın çırağa 16 yaşından sonra “siz” diye hitabının da önemine değindim. Unutmayalım evrim gelişmiş yaratıklarda hep bir süreç gerektirir ve kişiliğin ve özgüvenin gelişmesi de! Yaşlılara ve üst makamlara her daim yağcılık ile yaklaşmanın ve bu yaklaşımı gerçek sanmanın ise hep bir hayal dünyasında yaşamaya çalışmakla ilgisi var.
Din derslerinin okullarda verilmesine taraftarım, bir kültür dersi olduğu bilinci ile ve felsefe ve ahlak dersleri ile birlikte verilirse. Ama bir dinin veya mezhebin “doğru”, diğerinin “yanlış” diye ezberletilmesi ise geleceğimiz için çok acıklı olur. Bütün inanç sistemlerinin yaratılış veya ders olarak öğretmek ise giderek çeşitli kültürden gelen gelin ve damatlarımız ile geleceğe yönelik anlamsız olur.
Hepsini birden öğretecek olursak bu derslerde Quaeker’lere de, Mormonluğa’ da, Bahai inancına da ve hatta Pastafaryanizme de yer vermemiz gerek. Eğer dünya vatandaşları ve her kültürde başarılı olacak gençler yetiştirmek istiyorsak, faydalı olur.
Her insana evrimi anlayabilmeleri için birkaç günde evrimi gözlemleyebileceğimiz mikrobiyolojiyi veya genetiği öğretmemiz mümkün değil. Ama biyoloji derslerinde bu konuyu da net olarak işlemeliyiz.
Alet kullanan böcekler ve başka hayvanlar da var ama biz sınır tanımayan bir şekilde aletler ve silahlar geliştirdik.
Bıçak, mızrak derken tüfek, top, tank ve sonra atom bombası. Ölçü bir zaman sonra havsalanın alacağı boyutu aşabiliyor. Bu tür gelişme hep iyiye doğru mu acaba?
Bir de doğa’da gelişen aletler ve silahlar var. Evrim bilim uzmanı Dr. Douglas Emlen Bey, Montana’daki soyadı ile anılan Emlen laboratuarında tam da bunları araştırıyor.
Filin dişleri de bir silah ve daha ziyade dişiyi hangi erkeğin kapacağı konusunda işe yarıyor.
Ama değişimi binlerce yıl süren fili veya gene silah olarak boynuzu kullanan geyikleri falan incelemek yerine , Douglas Hoca akıllıca bir şekilde bok böceklerini (Scarabaeoidea) seçmiş. Burada nesiller bazen aylar süren bir süreçte değişiklikler gösterebiliyor. Hayvanların bu doğal silahları, kısmen düşmanlara karşı kullanılmasına rağmen en başta neslinin devamını sağlamak için eş aramada yararlı oluyor.
Biz de “düşman” olarak genelde hemcinslerimizi algılamıyor muyuz? Egoizmden sonra egosantrik yaklaşım, sonra örneğin avrupasantrik yaklaşım veya islamosantrik yaklaşım, şimdi de, al sana: “türsantrik” yaklaşım.
Bu böceklerin gaitayı parçalarken yuvarlayıp önünde sürenleri varmış. Bir de mağaramsı bir çukur kazıp dişiyi girişte “koruyan” veya kendisinden başkası ile çiftleşmesini önleyen türü varmış. Yuvarlayanların fazlaca bir kıskaç geliştirmeye gereksinimi yokmuş.
Deliğin önünde dişiye başkalarının ulaşmasını önlemek için savaş veren cengaverlerin kıskaçları ne denli gelişirse dişiyi kendine saklama şansı doğal olarak o denli fazla artıyormuş
Aması var tabii, kıskaçlar fazlaca gelişince; görme, duyma hisleri daha az gelişiyormuş. Bazı kurnaz böcekler de arkadan bir delik açıp, korunan alana girip, dişilerle çiftleşiyorlarmış. Al sana bir böcek boyu skandal!
Evrim dizisini bok böcekleri ile bitirmemi lütfen saygısızlık olarak algılamayın değerli okuyucum:
“Cahiliye” döneminde, eski Mısır’da, bundan beş ila altıbin yıl önce, bok böceği; “Skarabe ”, “Ra” “Khepra” evrenin meydana getirilişini simgelermiş. Mısır’ın hiyeroglif yazısında “olmak” anlamına gelen “kheper” fiili skarabe ile yazılırmış. İlah Khepra’nın adı da bu fiilden türemiş. Güneşi temsil ettiği ve yeniden doğum, yani reinkarnasyonu temsil ettiğine de inanılırmış.