Önce mikroskop yapımındaki gelişmeler ile hücre görüldü. Hücrede bir çekirdek vardı ve bilginin, kalıtımın merkezi olduğu atalarımızca anlaşıldı. Sonra kromozomlar görüldü. 100 yıl kadar önce insanlar “Tamam” dediler, bilginin ve kalıtımın merkezi bu kromozomlar.
Sayı her şeyi ifade etmiyordu. Kendisini üstün tür olan gören biz insanlarda 23 çift kromozom var iken, meyve sineklerinde 4 çift, köpeklerde ise 39 çift kromozom, eşekte 31 çift, bazı bitkilerde yüzlerce çift kromozom var.
Sonra de DNA ( Dezoksiribo Nukleik Asit) bulundu. Yaşamın, her hücrede olan planı. Önce biyokimyası, sonra da şekli. Şekil, içerik kadar önemliydi. A, G, C ve T diye kısaltacağımız bazlar, yani yapı taşları, çiftler halinde bilgiyi iletiyorlardı.
Ama şekil olmadan, (yani \”al bir çay kaşığı A, iki çay kaşığı C \” deyince) bir anlam ortaya çıkmıyordu. Çift sarmal, ne, tam nerede ve hangi sırada, hangi bazın diğeriyle olduğu bilinince, bir alfabe şeklinde bilgi aktarımını sağlıyor. 1950lerden beri süratle öğreniyoruz. Her yeni bilgi, tabiatın anayasası olan evrimi daha iyi anlamamıza yol açtı.
ÇÖP DNA
DNA evrimin tarih kitabı gibi. Mikropta da bir şekli var, gelişmiş hayvanlarda da.
Baz çiftlerinin sıralanması çözülürken ve 1996 da koyun “Dolly” gibi klonlar ortaya çıkınca, insanlar bir kez daha kendilerini “her şeyi çözmüş” gibi hissettiler ve yanıldılar.
İnsanlarda 3 milyardan fazla baz çifti var. Kadınlar XX erkekler XY.
X kromozomu, erkeklerin Y kromozomundan daha uzun olduğu için, kadınlarda erkeklerden 90 milyon kadar daha fazla baz çifti var. Ben kadınların erkeklerden daha ileri yaratıklar olduklarına inanırım da, de korkarım sadece bu sayı ispatı değil.
Öğrendikçe sadece sayı ile de bir yere varamayacağımızı anladık. Amiplerde 600 milyardan fazla baz çifti var. Kurbağada 7 milyara yakın. Yılanlarda bizden biraz daha az.
DNA evrimin bir saati gibi ve hangi baz çiftleri sıralamasının, ilk hangi türde ortaya çıktığını bize gösteriyor. Sadece maymunla %98 ortak DNAmız olması da fazla bir şey ifade etmiyor, mikroplarla da ortak genlerimiz var ve içimizde taşıdığımız baz çiftlerinin çoğu ise basitçe evrimin çöpü veya deneme yanılma ile ortaya çıkan “çıkmaz sokakların” bir kalıntısı. Neandertal ‘li kuzenimiz ile yollarımız yaklaşık 500bin yol önce ayrılmış, ama sanki Avrupa’da ondan sonra da % 2 oranında, “kaçamak”lar olmuş gibi.
Mikroskoplar geliştikçe belki daha “gönül” diye , bir küçük merkez bulacağız, bu çift sarmala sevgiyi katan?
“Maymundan mı geldik?” sorusu demode oldu. Artık maymunlarla evrimsel “kuzen” olduğumuzu biliyoruz. Milyonlarca yıl önce ayrılmışız. Bu inatçı soru ile karşılaşınca basitçe “mikroplardan geldik!” diyebiliyorum. Mikroplar bizim 3 milyardan fazla yıl önceki atalarımız. Tekrar sayıları anlamak için ilave etmekte fayda var: bir milyara kadar tek başımıza yüksek sesle saymak istesek ve uyku, yemek için vakit ayırsak, 30 yıla ihtiyacımız olur.
Daha işin başındayız. Bu baz çiftleri ile yepyeni organizmaları laboratuvarda yaratmak mümkün. Çünkü bu bilgi ile proteinler yapılıyor ve onlar sonunda hücreleri, kasları kemikleri oluşturuyorlar. Binlerce insan bu bilgileri evirip çevirmek, daha basite indirgeyip doğa kanunlarını anlayabilmek ile meşgul. Tabii bizim anlayabilmemiz de çocuk yaşta hangi doğruları öğrendiğimiz ile ilgili. İdeolojilerle, saplantılarla zincirlenmemiş bir şekilde yeni bilgileri öğrenmeye, anlamaya çalışmak gerek.
Hocam yanlış anlamadıysam mevcutlar Arasında bir sentez oluyor. Yoksa sıfırdan bir yeni Yaratış sözkonusu değil gibi bu evrim mükemmeliyeti dahi Allah’ın varliğina delil diye düşünüyorum. Bu arada namaz. Konusundaki Yazıyı işlerimin Yoğunluğu nedeniyle size gönderemedim. En kısa zamanda göndereceğim. Selam sevgi ve esenlikler dileğimle. Saim
iPhone’umdan gönderildi
31 Oca 2015 tarihinde 00:26 saatinde, Mahmut Tolon şunları yazdı: