Şubat ayında Güzelbahçe, Menderes, Seferihisar, Urla, Çeşme ve Karaburun İlçelerinin içinde bulunduğu Yarımada başta olmak üzere İzmir\’de Doğal Kaynakların, Biyolojik Çeşitliliğin, Ekolojik Dengenin, Tarihi, Kültürel ve Arkeolojik Mirasın, Doğal Sit ve Tarım Alanlarının Korunması, Doğal Yapı ve Ekolojik Dengelerin bozulmasına yol açabilecek oluşum ve girişimler karşısında sorunlara çözüm bulunması, gerektiğinde yasal girişim ve müdahalelerde bulunulması, Yarımada\’da ekolojik yaşam bilinci ve duyarlılığı oluşturulması ve doğa ile uyumlu yaşamın desteklenmesi amacı ile kuruldu.
Amacı katiyyen yapılan ve yapılması düşünülen birşeylere karşı çıkmak değil. Olumlu projeleri de hayata geçirmek ve günlük iş yükü altında ezilen Belediye’lere olumlu yapıcı projelerle elden geldiği kadar da destek olmak.
Cuma Gözlem Gazetesinde ve Cumartesi de bu sütunlarda ilk etkinlik olan Platform arayış toplantısı hakkında yazacağım. Genelde kasabalı belediye başkanları maiyet ile gezmeyi bir marifet olarak algılıyorlar. Seçilince ayaklar hafiften yerden kesilebiliyor ve söylemek istediğimi en iyisi eski bir yazımdan bir alıntı açmaya çalışayım:
“İki uzman Cornell Üniversitesinde öğrencilere çeşitli sorular sordular ve “testin sonucunu tahmin edin” dediler. Bu tür testler Stanford’da tekrarlandı, Isveç’te de. Bilhassa: Nasıl bir şöförsünüz? Sorusuna çoğu insan kendisini en iyi üst % 20 lik gruba dahil etti!
En başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin yüzde 60’ına doğru cevap verdiklerine inandıkları ortaya çıktı. Neticelere bakınca sanki çok zeki bir tür değilmişiz düşüncem daha netleşiyor.
En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların yüzde 70’ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görüldü.
Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Nobel ödülünü kazandılar.
***
İki psikolog bu olaya süperiorite ilüzyonu diyorlar. İngiliz araştırmacılarca Downing efekti de denilen bu haddini bilmeme olayında erkekler genelde kendilerini olduklarından daha zeki olarak algılarken, kadınlar daha alçakgönüllü, yani kendilerini daha az zeki olarak algılarlar.
Bu “yetersizlik + haddini bilmeme” mesleki açıdan bir eksiyken, artıya dönüşmesi de ürkütücü.
İşinde çok iyi olduğuna inanan “yetersiz”, yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan rahatsızlık duymaz. Aksine bunu bir hak olarak görür.
Gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında “fazla alçakgönüllü” davranarak öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler ve belki uyuşukluk ile suçlanacaklar. Üstlerinin de genelde aynı tornada yontulmuş insanlar olması muhtemel.
***
Kifayetsiz muhteris de denir bu insanlara ve hırsları akıllarından fazla ise hatta her türlü yan yola sapmayı da hakları olarak görebilirler. Bizde bu kifayetsiz muhteris tipinin en fazla temsilcisini politikacılar (güç) , bilgisayarcılar (Almanlar “Fachidiot” = uzman salak?” derler , tekniğin verdiği özgüven) ve bilhassa köşe yazarları ve televizyoncular (ün ve kendini önemseme) arasında gördüğüme inanıyorum.
Cehalet; para gibi, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.
Urla Belediyesi’de Anaksagorsas heykelinin istenmemesi ve Kültür Komisyonu başkanı olan Yılmaz Karakoyunlu ve Muzaffer Tunçağ gibi isimlerin mecliste söz geçirememeleri somut bir örnek. Bir etkinlik için mekan istendiğinde karar mekanizmasının yetersiz olması başka bir örnek.
Sadece Belediyelerin değil Parti temsilcilerinin de “herşeyi bildikleri için” kendilerine akil insanlar topluluğu seçip haftada veya iki haftada bir toplantı yapacak zamanları olmaması da başka bir örnek. Bakalım bu konularda olumlu yapıcı bir şekilde bu dernek Platforma ve Platform da güçbirliği içinde günlük sorunlara ve yaşam kalitesine anlamlı bir farkyaratan destek verebilecek mi? Ve halkın yeni fikirleri benimsemesi yolunda da etkin olabilecek mi?