Hapis

Türkiye’de hapiste yatan 160 bin insan varmış, bir yıl önce yaklaşık 150 bin 2011 de 132bin. 200 bin kişi de “aranıyormuş”.

ABD bu konuda en kötü örnek 2.2 milyon insan hapiste. Örnek ülke olarak Norveç gözüküyor. Tatil yeri gibi hapishaneler. 8 ay ortalama hapis süresi. Öyle müebbet süper müebbet falan da yok. En az geri dönme oranı da onlarda imiş.

Ülkemizde hukuk sisteminde bir devrim yapılabilir. Arabuluculuk sadece avukatların elinden alınıp 10.000 TL altındaki maddi alacak verecekler avukat olmadan da arabuluculuk eğitimi almış birkaç kişi ve bir hakim tarafından kısa sürede kolayca çözülebilir hale getirilebilir. Arabuluculuk kanunu ki Avukat lobisinin açgözlülüğü ile ölü doğdu, ıslah edilebilir.

Şiddete karşı bir tutum ilk tokat, yumruk atanın en azından birkaç gün misafir edilmesi ile başlayabilir. Şu an şiddete karşı bir hapis cezası yok. En alt basamakta net bir tavır koyarsak ve ondan sonra öfke kontrolü vs epeyce bir halk eğitimi yapabilir ve anlamlı bir değişime yol açabiliriz.. Karşılıksız çek için de bir ceza yok, bunun da değişmesi gerekir. Bu tür ahlaksızlığın bir bedeli olmayınca toplumda ticari ahlak epeyce yara alıyor. Avrupa birliği uyum yasaları çerçevesinde kaldırıldı. her kültüre göre yasaların farklı olması gerek düşünmeden batının hatalarını da devralmak ortaklığın esası olmamalı.

Net bilinçli bir değişim halk tarafından çabuk benimsenir diye inanıyorum. Bu kadar hamaset ve karşılıklı suçlamalar yerine partiler bu konuları çözüm niyeti ile birkaç hafta gündemde tutabilseler.

ABD nin bu denli kötü bir ceza sistemi olması düşündürücü. Dünyanın en zengin ülkesi sonsuz doğal kaynaklar! BBC ye göre dünyadaki mahkumların dörtte biri ABD de hapis imişler. 310 milyon nüfus bir yanda 7 milyar diğer yanda. İngiltere’de 90 bin kişi bize benzer bir nüfus ile hapisteymiş. Oradaki politikacılar da anlaşılan daha möhim işlerle meşguller.

Seçim dönemi öncesi bu tür konular bizde de pek gündemde değiller. Lider “demokrasisinde” liderler kalıcı demokrasi arka planda. Sihirli bir değnek yok. Yaşlanan nüfus ile bu konular giderek daha çok ön plana çıkacak ve daha kalıcı sistemler üzerine tartışılabilecek umuyorum önümüzdeki yüzyıllarda. O zamana kadar sistem: “Molla, kendini kolla”.