Alaska ve Buzullar

 

 

Gemi ile dört bin km kadar yol gittik, Kanada ve Alaska sahillerinde. Limanda durunca trene binip içerilere doğru birkaç yüz km gitme de cabası. Alaska yüzölçümü olarak Anadolu’nun iki mislinden fazla. Su dolu, orman dolu, ada dolu bir masallar ülkesi. Buz da dolu imiş ama süratle erimekte. Glacier National Park da biz yüzlerce km. Vapurla gittik. Buzullar gördük hepsi erimekte olan. Rehber bundan 150 yıl önce tüm yörenin büyük bir buzul olduğunu söyledi. İlk gelenler o da yaz aylarında ince bir kanal ile buzular diyarına girebilmişler. Şimdiki manzarayı ise parkın webkameralarından internetten görebilirsiniz. Park görevlisinin söylediğine göre son 150 yıl içinde bu buzulların erimesi dünya denizlerinin seviyesinin bir santimden fazla yükselmesine neden olmuş. Tabii Grönland ve Kuzey Kutbu eldeki son buzullar. Onlar da erirse denizlerin akıntısı değişebilir ve bu küresel ısınma içinde bir başka olaya yani kuzeyin iklimin son derece soğumasına yol açabilir. Yani denizlerin bir veya birkaç metre yükselmesi apayrı bir göç dalgası demek. Kuzey ülkelerinin havalar barınmak için oralarda çok soğuduğu için  daha zengin insanlar olarak güneye göç etmesi ise bambaşka bir ilginç senaryo olabilir.

 

 

Komik olanı vapurda ( normalde casino ve arka dekte serbest olan) sigara içmek  buzul parkının  içinde kat edilen yüzlerce km süresinde yasaktı. 57 bin beygir gücü ile yüzlerle km vapurla gitmek serbest, sigara yasak.

 

Ben burada tarafsız değilim sigara içmenin bilhassa insanın kendisine zararlı olduğunu savunanlardanım. Ülkemizdeki sigara yasağının konmasını ve uygulanmasını epeyce aktif destekleyenlerdenim. Ama bu konuda da artık normlar karıştı. Sigara içenlere azınlık muamelesi yapılma zamanı geldi ve geçiyor. En fazla vergiyi ödeyenler onlar. Avustralya’da 33 dolar bir paket(!) sigara. New York’ta 15 dolar sınırı geçince New Jersey’de sekiz dolar. Almanya’da sekiz avro. 57 bin beygir gücü ile çıkan egzozdan gelenin yüz binde biri midir, vapurda sigara içen 100 kişinin zararı yoksa milyonda biri midir?

 

Masallar dünyası gibi. Yola çıktığımız   dört bin km.lik ve gezinin sonunda döndüğümüz Vancouver da bence Kanada’nın en güzel kenti. Adalar, boğazlar ve yemyeşil orman ve Pasifik dolayısı ile ılıman bir iklim. Parklarda her oturulan bank birilerine ithaf edilmiş. İsteyen birkaç yüz dolar verip rahmetle andığına bir hayır yapmış. Bu uygulama medeni ülkelerde yaygın. Bunu daha evvel ülkemiz ve bilhassa İzmir ve Urla için de önermiştim. Vancouver’da meslektaşların bir de uyanıklığına şahit oldum: birçok hekim “bankı” “hastalarına” ithaf etmiş. Dolayısı ile hekimin ismi “’reklam olmadan’ reklam oluyor”. Yani ithaf plaketinde tek okunabilen isim hekimin kendi ismi. İlginç bir türüz vesselam. Alaska hakkında yarınki son yazımda bir yıllar daha önce yazdığım bir yazıdan alıntı yapacağım, ve gene yaklaşık bir on yıl önce yazdığım başka bir yazıdan.

 

 

 

 

 

 

2 thoughts on “Alaska ve Buzullar”

  1. hocam bu seyahati bir-iki yazı ile geçiştirmek olmaz:) bir seyahatname gerek, hatta diğer ülkeleri de kapsayan, değerli gözlemlerinizi içeren bir kitapçık.. ne dersiniz?

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *