Eski AKP milletvekili Hüseyin Kocabıyık Gezi kararları hakkında gayet güzel söylemiş.
“Hukuk dışı kararların hakim ve savcıları, hayatımızı adadığımız ne kadar kutsal değer varsa onları savunamaz hale getiriyorlar”
Kararı zamanın Yassıada kararlarına benzetmiş ki haklı. 1946 daki seçimleri de (Açık oy gizli tasnif) 2019 daki İstanbul Büyükşehir seçimlerine benzetmiş.
İstanbul seçimlerinde tam 46’daki kadar feci olmasa bile çekiştirmenin şekli ve yönü gayet belli idi. Seçmenin büyük çoğunluğu da fark etti ve gereken dersi verdi.
Cumhurbaşkanı nereye gidiyor? Erdoğan’dan tedirgin olduğu vücut diliyle bile belli olan Abdullah Gül de benzer şeyler söyledi. Türkiye’nin dünyadaki görüntüsüne verilen zarardan bahsetti. Ceza hukuku bu denli politize olunca ne gayrimenkul hukuku, ne patent hukuku, ne medeni hukuk, ne ticari hukuk, ne de miras hukuku sağlam durabilir. Nasıl bu zararı göremiyor yöneticiler ve Kavala kararını veren hakimler? Bu kadar mı hasarlı zincir kemiklerimiz?
Erdoğan’ın tepkisi belli Kocabıyık valisinin eşini merkeze çekilmiş. İyi, hoş da hakimlerden birini, hani itiraz eden hakimi de çek. Bu tür düşünceleri olduğunu bildiğin, hatta sandığın herkese de devlet gücü ile karşılık ver. Sonu nereye kadar?
Güç zehirlenmesi olunca insan hata yaptığını göremez oluyor. Zaten Gezi olayları basitçe bir demokratik ülkede olması gerektiği gibi sona erecekti. Erdoğan yurt dışından döndü ve el koydu! Cami’de bira imiş. Deri ceketliler Beşiktaş’ta başörtülü bacımızı taciz etmişlermiş. İlginç bir psikolojik durum. Allah selamet versin.
Bu arada Kılıçdaroğlu aday olacakmış.
Umarım birkaç aday daha çıkar da, ikinci turda uzlaşma ile bir aday seçilir.
Genç birkaç aday da çıkar umalım. Programlarını açıklarlar. Ekiplerini tanıtırlar.
Tek aday olarak Erdoğan’ın karşısına Kılıçdaroğlu çıkarsa işler korkarım sallantıda olur. Yıllarca süren CHP iktidarında CHP seçmeninin hepsini, halkın da çoğunluğunu arkasına alacak beceriyi gösterebildi mi? Bu soruya cevabınız nasıl değerli okuyucum?
Türkiye’nin önü parlaktır merak etmeyin. Birbirimize düşmediğimiz sürece. Benim bu kadar yıllık kişisel görüşüme göre din ile devlet esaslı bir şekilde ayrılınca rahat edecektir Cumhuriyetimiz. O zaman 70 li yıllarda olduğu gibi kilit bir yüzde sekiz civarında olduğunu sandığım bir ‘İslami kesim’ de önümüzdeki on yıllarda netleşecektir.
Hep beraber eğitime, hukuka epeyce daha fazla önem vererek yaşayacağız bu yarımada’da.