DOLMABAHÇE


En ünlü müze 1990lardaki görüntüsü

Alman Türk Dostluk Deneği başkanı Rupert Wilbrandt iki aylık bebek iken Türkiye’ye gelmiş ve hayatının ilk onyedi yılı İstanbul’da geçmiş. Benim İstanbul’lu olarak hâlâ Dolmabahçe sarayını görmemiş olmamı epeydir ayıplıyordu. Geçenlerde ısrarı üzerine bu ayıbı gidermek için gittik. Vaktimiz az olduğundan bir ilk fikir edinme gezisi oldu.
Çok güzel onarılmış ve gerçekten etkileyici bir yer… değil. Wilbrandt sarayı birkaç defa gezmiş olduğundan beni kendisi gezdirmek istedi. Yalnız dolaşma yasak olduğu için önce İngilizce dolaşan bir gruba katılıp oradan Almanca anlatan bir rehber ile biraz dolaşıp en sonunda Türkçe gurubuna katılarak geziyi biraz kısalttık. En sonunda da gruplara bakan bir polis memuru bizi çıkışa götürdü. Böylelikle Dolmabahçe turunu biraz çabuklaştırarak tamamladık.
Etkileyici bir saray kompleksi. Bahçeler bakımlı. Uzun boylu askerler nöbet tutuyor. Versaille ve Çin İmparatorunun kışlık sarayı olan “saklı şehir” gibi bir dönemin ihtişamını görmek mümkün. Dolmabahçe, tabii bu bahsedilen saraylardan daha yeni.

Göze çarpan bir şey turist rehberlerinin konuşma tarzları. Arkadaşım; İngilizce, Almanca ve Türkçe konuşan rehberleri dinledikten sonra insancıl sebeplerle, acaba konuşma özürlü rehberlerin mi seçildiğini sordu. Beraber biraz daha dikkatlice dinleyip rehberlerin konuşma özürlü olmadıklarının ama ezbere öğrendikleri bilgileri pek de iyi olmayan bir telaffuz ile (üç lisanda da!) anlattıkları sonucuna vardık.

Belki biraz daha diksiyon ve telaffuza dikkat ederek, biraz daha rahat anlatacak şekilde rehberleri eğitmek faydalı olabilir mi? Belki de iyi lisan bilen emeklilerimizden faydalanarak daha doyurucu tur rehberleri bulmak mümkün olamaz mı? Daha ferah, daha nüktedan bir anlatım biçimi burayı gezenlerin daha fazla ilgilenmesini sağlayabilir.
Nükteden bahsedince; President Bush için yaptırılan alafranga tuvaleti -ki Türk basınını epeyce meşgul etmişti- turlara dâhil değil… “Görmek mümkün mü?” diye sorunca da sert bir yüz ifadesi ile “mümkün olmadığı” belirtildi. O polis memurun yüzünde gördüğümüz sert ifade de kim bilir hangi amirin, hangi genel müdürden aldığı emrin izlerini görmek mümkündü.

Dolmabahçe dünyadaki benzerleri ile kıyaslanabilir boyutlarda. Ama aradaki birkaç yüzyıllık fark sanki biraz özenme ve taklitmiş gibi bir his bırakıyor. Belki biraz fazla süs. Topkapı öyle değil. Bir yaratıcı güç Topkapı’da sanki Dolmabahçe’ye nazaran daha

 

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *