ABD de 2001 de 6 milyon obez vardı şu an 30 milyon. Nüfus 314 milyon, her an iki yüz milyon insan bir nevi zayıflama rejiminde. Silah sanayii ve petrol kazançlarından hemen sonra bu perhiz sanayii ve ekler geliyorlar. Bu gidişle 2050 yılında yüz milyon insanın yani nüfusun üçte birinin şeker hastası olması bekleniyor. Ben tıbbiye okurken tip 2 diyabet nüfusun yüzde beşinde görülürdü. Şimdi neredeyse yüzde yirmisinde, yani beş, altı kişiden birinde tip iki diyabet var.
Neden? Gizli fruktoz ve üretim fazlası mısırdan elde edilen benzer şeker türleri her gıdanın içinde varlar. Yağ kötü diye öğrendik şimdi donmuş pizzanın ve hazır gıdaların içine bu şeker konuluyor. Spiegel dergisi konuyu kapak yaptı. Dr Lustig isimli San Fransicolu bir Endokrinolog birkaç yıldır şeker’e savaş açtı.
Ben daha “zeytinyağlılara şeker koymayın sebzenin tadı kaçıyor” diye anlatmaya çalışayım. Çoğu ev kadını koyuyor, lokantalar bilhassa koyuyorlar. Maksat anında memnun etmek. Kimsenin ileriyi düşündüğü yok. Bilinç ile yıllarca süren kampanyalarla bunu aşacağız. Şeker ve tuz biri diğerinin tadını kamufle ediyor ve daha fazla yemeğe teşvik ediyorlar. Dişlerimizle kendi mezarımızı kazıyoruz. Şeker kısaca çabuk mutluluk veren eroin veya kokain gibi.
Şekersiz bırakılan farelerdeki reaksiyonlar kokain kullananlardakine kısmen benziyor. Şeker beyinde dopamin salgılanmasına yol açıyor. Şeker verilmeyen farelerde üşüme terleme türünden reaksiyonlar görülüyor. Sizin de aniden, orantısız parlayan bir yakınız vardır mutlaka. Şeker bir uyuşturucu zehir ve çabuk yemek satan zincirler uyuşturucu tacirleri mi? Bolulu İsmail usta, Ülker, Coca Cola uyuşturucu mu satıyorlar? Bulgular sanki biraz bu fikirleri veriyorlar.
Günde 100-150 Kcal Fruktozdan almak gerekirken Almanya’da normal vatandaşın aldığı günde bunun üç misli. Avcı toplayıcı atalarımız bir meyveyi bulmak için kilometrelerle dolaşırken şimdi fruktozu pizzanın içinde farketmeden alıveriyoruz.
Avcı toplayıcılar için şekerli bir meyve veya balı bulmak bir bayram idi. Nadir olduğu için bulunca yiyebildiği kadar yemek de. Bizim genlerimiz de şeker bulunca sınırsızca yemekten yana (yanlış) programlı. Bir kilo eti veya pırasayı bir oturuşta yemek zor. Çikolata veya baklava nispeten kolay.
Farelerin genleri de ayni şekilde programlı. Yağ ve protein anında kana karışamazken şeker hemen kana karışabiliyor. Şeker kana karışınca pankreastan insülin şekeri ayarlamak için salgılanıyor. Kan şekeri düşüyor ve doyurucu bir yemekten bir saat sonra kendimizi buzdolabının önünde bulabiliyoruz. Bu mekanizmanın ismi insülin salıncağı.
Bu salıncak nedeniyle aileler doyurucu ötesi bir akşam yemeğinden bir saat sonra mutlu mesut yüz ifadeleri ile arabalarına doluşup dondurma yemeğe bir yerlere gidiyorlar veya baklavacıya. Endüstri de bunu biliyor ve güzel ambalajlarda size saf früktoz glukoz karışımları satıyor, şekerli gazoz satıyor anlamlı reklamlarla hergün Tv de.
Früktoz, sadece karaciğerde kırılıyor ve kullanılamadığı için orada yağa dönüşerek kalıyor.
Şişmanlık ayni zamanda bazı kanserlerin daha fazla oluşmasına neden oluyor.
Leptin hormonu doyma hissini veren hormon, bir yoğun çalışma o konuda, bir de bambaşka bir bitkiden medet umuyor insanlar . Stevia bitkisinden. Şekerotu diye de bilinen bitki dört yıllık bir bitki ve yılda 3 -4 kez yaprakları hasat edilebiliyor. Acımsı bir şekerli tat ile bu bitkinin bilhassa şeker tüketimini azaltacağı umuluyor. Ege ikliminde de kışın içeri almadan yetişebiliyor.
Reblogged this on sedefinaa.