Cennet deyince aklıma uzun süre çocukluğumda Ilıca’daki uzun yaz tatilleri gelirdi. 5-6 kuzen kuzin bir arada öğlen uykusuna odalara dağıtılırdık. Bazen Yıldızburnu’nda, iki büyük teyzemin evinde, altta sıcak termal su çıkan hamamda yıkanırdık.
İlk sigaramı mesela Ilıca’da sonra kahvehane açan Kenan ile içmiştim belki 7 belki 8 yaşında. Hangi yıl hangisi oldu tam anımsamıyorum. Bir kaç yaz annem hepimize İngilizce şarkılar öğretti, çoğu mısra hala aklımda. İlk gün Ankara’dan gelince Yıldızbunu’ndaki kumsalda ayakkabıları çıkarınca, yamru yumru yürürdüm, ayağıma bir taş batınca duraksayarak. Sonra çarşıya gidiş geliş de hep koşarak ve yalınayak olurdu. Yaz tatili sonunda bu sefer ayakkabıları giyince yamru yumru yürürdüm tekrar alışana kadar.
1960 dan sonra önce asfalt yol yaptılar kumsal olan yere, doğal olarak sıcak su kaçtı. Hamam ve kayıkhane depo oldu. Sonra mini bir yat limanı yapıldı ve mendireklerle suyun doğal dolaşımı engellendi ve su bulandı. Gene çok güzel ama eğer hafta sonu, yazın orada değilsen. Kalabalık, gürültü. Gönlümdeki Ilıca kayboldu.
1959-1968 arası hiç gitmedim Ilıca’ya. 1975 den sonra, en az her yaz bir kez gittim, ilham almak için sanki. 2000 li yıllardan sonra artık bir Urla’lı olarak yazın pek ilham falan da alamıyorum oradan. Kışın sükûneti daha bir gönlümdeki Ilıca’yı anımsatıyor.
Cennette bir gün geçirdim bugün Şifne ve Çeşme’de. Belediyenin Şifne termal havuzlarında ve sonra denizde yüzmek, güneşin sonbahar tadını çıkartmak. 18 Ekim’de büyük mutluluk.
Askeri hekim Dr. Halis Temel ‘in ismi veya resmini gösteren bir zarif tabela yok Şifne’deki Belediye’nin Termal tesisinde, ama deniz pırıl pırıl, şifalı su ve havuzlar da bir gizli cennet köşesi Urla Yarımada’sında.
Dr. Temel ellili yılların ortasında buralara merkep ile gelmiş ve Şifne ve Paşalimanı’nı kendisine mekan veya tabiri caiz ise ibadethane edinmiş ve Şifne (şimdiki Belediye) termal oteli kurmuş. Ilıca’nın da babası falan diyorlar internette ama çok daha önce 1930 lu yıllardan sonra İzmir Belediye Başkanı, Söker’in, sonra zamanın İktisat Vekili Bayar’ın Ilıca’ya çok hizmeti olmuş. Atatürk Çeşme’de bir yazlığı “güvenlik” nedeni ile kendisi için uygun görmemiş Florya ve Yalova’yı tercih etmiş.
18 Ekim tam bir Almanların Kocakarı yazı dedikleri bir pastırma yazı günü idi. Amerikalılar İndian summer yani yerli yazı derler, İngilizce de de yerleşti. Kuzey Amerika’nın kuzey batısında Ekim veya Kasım’da ilk kar düştükten sonra birkaç gün havalar yirmili derecelerin üst kısmında seyredince göçmen Avrupalılar yerlilerin baskınlarından korkarlarmış. Cennet ve Cehennem zihnimizde. Hem kendi kendimizle ve tabii bilhassa birbirimizle boğuşuyoruz. Bugün Şifne de termal tesislerde ideal bir cennet günü idi. Bilmeyenlere, ilkbahar ve sonbaharda gitmelerini öneririm.