Göçmen Bitkiler

 

 

 

Bizde ökaliptus ağacı “bataklık kurutan ağaç” olarak bilinir. Esasen bir çöl ağacıdır. Çok su çektiği için sıtma ile savaşta bataklıkları kurutmak için de kullanılmıştır. Çabuk büyür. Yaprakları herkese sempatik gelen koala ayılarının tek besin kaynağıdır. Yangından sonra tekrar yeşermesi ile tanınır.

 

Nasıl Kanguru Avustralya’ya has bir hayvan ise Ökaliptus Avustralya’ya has bir ağaçtır. 700 türü vardır ve Avustralya”da   halk arasında “gum tree” olarak adlandırılır. Sadece 15 kadar ökaliptus familyası tür ayrıca Malezya ve Indonezya’da da doğal olarak yetişir.

 

Tohumları yangına dayanıklıdır. O denli ki, ben bu dayanıklığın kısmen insan tesiri ile evrildiğine inanıyorum. Avustralya’da gençliğimde kısa bir süre uçan doktorluk yaptım. Saatlerce çölün üzerinde alçaktan uçma ve ökaliptusları ve aborijinalleri tanıma fırsatım oldu. Büyük alanlarda yangın çıkartıp kızarmış hayvanları toplama (insan, sayısı az iken, ne kadar bol kepçe yaşamış!) veya avlanma tekniği eskiden yani bir 100 yıl öncesine kadar, binlerce yıl boyunca, bu insanlar arasında yaygındı.

 

Nasıl dünyamızda insanların göçü varsa veya tabirler kısa sürede yayılıyorlarsa (örnek: birinci dünya problemleri deyimi yani : “internet yavaş çekiyor, ayfonum suya düştü” gibi; bu tabir artık her lisana girdi veya kelimeler, örnek: “TV” her lisana değişmeden girdi,  bitkiler de dünyaya yayılıyor. En bariz örneklerden biri de ökaliptus. Yayılıyor ve yaygınlaşıyor ve kısmen daha dayanıklı olduklarından diğer bitkilerin yaşam alanlarını kısıtlıyorlar. Bize Avustralya’dan Kıbrıs üzerinden gelen bu bitkinin geçmişi 60-70 yıl, ayni süreç içinde örneğin Hawaii adalarına da girmişler ve artık oradaki yağmur ormanının karakterini değiştirecek boyutta yayıldılar. Bir nevi istila ve doğal biotopun değişmesi.

 

Almanya’da,  her bahçe dükkanında satılan bazı tropik, bir kaç metreye kadar büyüyen çayır bitkilerinin muayyen bir alandan daha geniş yere ekilmeleri yasak.

 

Bu konuyu “birinci dünya problemi” deyip geçmek mi, yoksa ciddiye almak mı gerek?

 

Heracleum gigenticum yani Herkülotu , veya bazı bambus türleri yasaklanmalı mı?

 

En azından bu bitkilerin sayılarının nicel olarak tesbiti gerek. Ey kadrolu üniversitelerde memur bilim insanları, değerli basın çalışanları: huuuu, orada kimse var mı? Var, var, bir Ege bölgesi üniversitesi biyoloji bölümünde “ben evrime inanmıyorum” diyen, bu çağda diyebilen prof titrli memurlar var. Alın size birinci dünya problemleri yanısıra, üçüncü dünya problemleri.

Sanki bu bitki göçünün daha fazla gündeme taşınması, farkındalık yaratılması gerek. Ayni olay hayvanlar aleminde de var. Sadece “Suriyeli Göçmenler” sorunumuzdan belki epeyce daha derinlemesine giden bir şekilde.

 

Malum bizde evrim okullarda okutulmuyor ama üzülmek için neden değil, öyle de böyle de bunları aşacağız, hiç bir şekilde şüphem yok. Bu tür yazılarla, paylaşımlarla aşacağız bu iletişim devrinde güneşi balçıkla sıvamak mümkün değil. Hem evrimbilim bugüne nasıl geldiğimizi izah etmeye çalışır – neden geldiğimizi değil burada bir tenakuz da bence yok.

 

Unutmayın güneş içine bir milyondan fazla dünya sığacak büyüklükte ! Ne kadar çamur atmaya çalışırsak çalışalım beceremeyiz.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *