Nüfus patlaması sonumuz mu olacak?

 

 

Artık nüfus kontrolü  ile çevre sorununu çözmek, için çok geç mi?

ABD Ulusal Bilim Akademisindeki geçen ayki paylaşımlarında Bradshaw ve Brook bu yüzyıl içinde artık gezegenin ekosistemlerini kurtarmak için artık çok geç olduğu konusuna dikkat çekiyorlar.

 

Tek çocuk politikasına tüm dünyada şimdi başlansa bile şimdi 7 milyar civarında olan dünya nüfusunun 10 milyara varacağını ve iki milyar insanın ölümü ile neticelenen bir felaket olsa bile yüzyıl sonunda 8.5 milyar insan ile ekosistemlerin çökmesinin beklendiği konusunda kaygılarını dile getiriyorlar.

 

Bu yazarlar korkularında ve uyarılarında tek değiller. İki milyar insanın ölmesi derken kolayca söyleyiveriyoruz. Tarihte bu boyutta ölüm olmuş mu?  Örneğin Veba ile Çiçek hastalığı ile insanlığın %20 hatta zaman zaman % 50 sinin ölümü görülmüş. Hastalık ve savaş bir araya geldiğinde yer yer nüfusun %70 i kırılmış, din savaşlarında Almanya’da Freiburg kentinde olduğu gibi.

 

 

İstanbul nüfusunun yarıya yakını ölmüş!

 

 

Ne zaman mı? Tarih kayıtlarına göre 541-542 yıllarında şehirdeki veba sonucunda ölüm oranı %40 olarak hesaplanıyor.

588 yılındaki veba salgınında ise dünya nüfusunun yaklaşık yarısı ölmüş.

Kara veba olarak bilinen 1347-51 yılları arasındaki salgında Çinin nüfusunun yarısının ve dünya nüfusunun %30 unun öldüğü hesaplanıyor.

 

Daha yakın olan İspanyol gribinde ise kırk milyon kişi ölmüş birinci dünya savaşının sonunda. Savaştan ölen sayısı 10 milyondan az iken!

 

Bu tür salgın hastalıklar mevzu bahis olunca neden ise çok da fazla işin önemini kavramıyoruz. Nüfus ile uğraşan bir insan olarak 7 milyarın üstünün ürkütücü olduğunu ve ideal nüfusun ekonomik verilere bakınca 2.5 milyar civarında olduğunu ben de birçok insan gibi yıllardır yazıyorum. Yazmak tabii bir ilk adım. Bu dengenin gerektiğini idrak edip hep beraber saf tutmak gerek.

 

Halbuki derdimiz hep daha fazla beton ve daha fazla nüfus. Genç nüfus saman alevi gibi ekonomiyi canlandırıyor ama tam anlamı ile bindiğimiz dalı kesiyoruz.

1800 lü yılların sonunda ve 20. Yüzyıl başında olan veba salgılarında örneğin Urla yakınındaki Helvacı, Akpınar gibi köyler terkedilmişler.

 

Paylaşmak istediğim gerçek, bu tür salgınların, o denli de uzak olmadığı. Antibiyotiklerle, aşılarla anlamlı oranda yol kat edildi. Ama değerli politikacılar lütfen tıbba güvenip yukarda yazdıklarımı hafife almayın. Değerli seçmenler siz de seçtiğiniz insanlardan bu konuda ciddi bir duruş talep edin!

 

Bakın HİV virüsü hala yayılıyor ve kolaya kaçıp hazır düşünce kalıpları ile sadece “homoların hastalığı” diyerek bakmak yanıltıcı. 2030 a kadar 8 milyondan fazla ölüm bekleniyor. Ebola gündemde. Şu an için altı ayda 1.6 milyon insanın ölümü öngörülüyor.   Bu hastalıkları CIA KGB MOSSAD MIT vs. kurgusu olarak görme kalıbına da kaçmayın lütfen. Biyoloji ve bilim tarihi bize olayın nedenini yeterince anlatıyor. Bir besi yerine mikrop ekerseniz önce besin bitene kadar ürerler. Sonra ölürler. Muayyen kalitede besin dağılımı, hijyen şartları olmayınca insanların başına geleni ve geleceği de bu örnek ile anlamaya çalışmak ve tedbir almak,  sıkıcı gözükse de, en yapıcı yaklaşım.

 

 

 

 

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *