Bok Böcekleri

 

 

Billahi politikacıları kastetmiyorum! İnsan bu kadar yanlış anlaşılabilir. Biraz yeni kıtaların keşfinden, biraz da doğa bilimlerinden bahsedeceğim sadece.

 

Gıpta ederek   Dr.Douglas Emlen’in yaptıklarını   okuduktan sonra,  \”alet kullanan\” değil \”doğal alet geliştiren\” türlere değineceğim.

 

Alet  kullanan böcekler ve başka hayvanlar da var ama biz sınır tanımayan bir şekilde aletler ve silahlar  geliştirdik.

 

Bıçak, mızrak derken tüfek, top, tank ve sonra atom bombası. Ölçü bir zaman sonra havsalanın alacağı boyutu aşabiliyor. Bu tür gelişme hep iyiye doğru mu acaba?

 

Bir de doğa\’da gelişen aletler ve silahlar var. Evrim bilim uzmanı Dr. Douglas Bey, Montana’daki soyadı ile anılan Emlen laboratuarında tam da bunları araştırıyor.

Filin dişleri de bir silah ve daha ziyade dişiyi hangi erkeğin kapacağı konusunda işe yarıyor. Ama diş şekli değişimi binlerle yıl  süren fili veya gene silah olarak boynuzu kullanan geyikleri falan  incelemek yerine , Douglas Hoca   akıllıca bir şekilde bok böceklerini seçmiş. Burada  nesiller bazen  aylar, veya birkaç yıl  süren bir süreçte değişiklikler gösterebiliyor. Hayvanların bu doğal silahları, kısmen düşmanlara karşı kullanılmasına rağmen en başta neslinin devamını sağlamak için eş aramada yararlı oluyor.

İster ismi boynuz, ister kıskaç, ister gelişmiş bir diş olsun. O kadar özendim ki çalışmalarına, aklıma Dr Emlen ile yazışıp bu yaşta bir bok böceği laboratuvarı kurmak bile geldi. Bok böcekleri de, yani latince ismiyle Scarabaeoidea, fena bir uğraş değil.

Bu böceklerin gaitayı parçalarken yuvarlayıp önünde sürenleri varmış. Bir de mağaramsı bir çukur kazıp dişiyi girişte “koruyan” veya kendisinden başkası ile çiftleşmesini önleyen türü varmış. Yuvarlayanların fazlaca bir kıskaç geliştirmeye gereksinimi yokmuş. Ama deliğin önünde dişiye başkalarının ulaşmasını önlemek için savaş veren cengaverlerin kıskaçları ne denli gelişirse dişiyi kendine saklama şansı doğal olarak o denli fazla artıyormuş

 

Aması var tabii, kıskaçlar fazlaca gelişince; görme, duyma hisleri o denli gelişmiş de olmayabiliyormuş. Bazı kurnaz böcekler de arkadan bir delik açıp, korunan alana girip, dişilerle çiftleşiyorlarmış. Al sana bir böcek boyu skandal!

 

Kıta keşfine gelince,  kırk yıl  kadar önce  hikayeyi babamdan duymuştum, sonra 10 yıl önce  Atıf Atilla tekrar anlatmıştı. Ege Üniversitesinin ve Ege Ziraat’in kuruluşunda çok emekleri geçen Vamık Tayşi\’ye  Avustralya’dan bilim insanları ziyarete gelmişler.     Avustralyalı meslektaşları  hocaya sorunlarını anlatmışlar:  Yeni kıtada eskiden inek yok iken, “keşfinden” (veya batı Avrupalılar tarafından iskanından) sonra inek yetiştiriciliğine merak salan çiftçilerin sayısı artınca bir sorun ortaya çıkmış.

 

İnekler otlaklarda tezeklerini bırakıyorlar.  Tezekleri parçalayacak böcekler Avustralya’da yok. Tezekler meralarda otların yeşermesini önleyecek boyutta bir kaplama oluşturmaya başlamışlar. Adamlar Türkiye’den bok böcekleri alıp götürmüşler yeni kıtaya.   Bu hikaye aklımda olmasa acep bokböcekleri araştırmalarını bu denli keyifle okur muydum? Vamık Amca, babamın arkadaşı ve  birlikte DP milletvekili idiler.  27 Mayıs darbesi olduğunda ikisi de yurtdışındaydı. “Saklayacak bir şeyim yok” diye dönen babamın tersine, aklını kullanıp, o yaşta dayak yemeden, ülkedeki kargaşa geçene kadar, Giessen Üniversitesinde mesleğine birkaç yıl devam etmişti.

 

“Cahiliye” döneminde, eski Mısır’da, bundan beş ila altıbin yıl önce, bok böceği; \”Skarabe ”,  \”Ra\” \”Khepra\” evrenin meydana getirilişini simgelermiş. Mısır’ın hiyeroglif yazısında “olmak” anlamına gelen “kheper” fiili skarabe ile yazılırmış. İlah Khepra’nın adı da bu fiilden türemiş. Güneşi temsil ettiği ve yeniden doğum, yani reinkarnasyonu temsil ettiğine de inanılırmış.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *