Bilim tarihindeki gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek insanları tehlikeli çıkmazlara sokabilir. Hele, hele insanlar kolaya kaçıp, bir algılama zenginliği içeren soyut akıma zihinlerini kapamaya dünden razı iseler.
Evrim Darwin\’in malı değil, herhangi bir kişiden veya türden daha üstün bir gerçek. O olmasaydı Wallace , o olmasaydı Bates veya Mendel zaten bu bakış açısını insanlığın hizmetine sunacaklardı.
O zamanki biliminsanları gibi merakları uğruna para harcayan insanlarından sonra maaş alarak bu işi merak eden nesiller gelişti. Bugün biliminsanları denilince genelde kariyer yapanlar ve bu iş için maaş alanlar anlaşılıyor. Yeni “ruhban sınıfı” mı diyelim? Ama tabii bilim kimsenin “malı” değil.
Darwin\’in bu denli ünlü olması hem tutku ile kendini bilime adayan insan olmasından, biraz da İngiltere\’nin bu öncü insanı, insanlığa iyi tanıtabilmesinden kaynaklanıyor.
Paradigmalar sapmalar topluluğudur: Düşünce değiştiğinde, resmin bütünü farklılaşır ve dolayısıyla sorunları ele alış biçimimizde ciddi bir değişiklik ortaya çıkabilir. Yani eğitim vs nedeniyle yanlış bakarsın sonra yeterince düşününce yanıldığını farkedersin.
Evrimi gözümüzle görebilir miyiz? Evet, gelişmiş türlerde bu binlerle yıl alır. Virüslerde bakterilerde haftalar aylar, böceklerde ise aylar veya yıllar. Gelişmiş türlerde fosil incelemeleri ile fikir sahibi olabiliyoruz. Her geçen gün bu doğanın anayasası ile anlayacağımız yeni bulgularla karşı karşıya kalıyoruz.
Örneğin mosaik hücrelerde artık insanda yeni dna lar oluştuğunu biliyoruz. Yani tek insan tek dna bilgisi de eskidi. Bu hep de şer anlamında olmuyor, yani sadece tümör oluşumu ile ilgili değil, bazen de hayır anlamında, bir iyileşme ile sonuçlanan bir olgu.
Biz kibirli bir türüz. Uzun süre en zeki yaratık olduğumuza inandık. Ama sürdürdüğümüz savaşlar ve doğayı tahrip etme hızımıza bakınca, artık kendimize de şüphe ile yaklaşmamız gerekiyor. Belki artık farklı fikirlere daha fazla saygı göstererek ve birisinin baskın çıkmasını kelime anlamında içeren “tartışmak” yerine “fikirleşerek” en doğruyu arama zamanımız geldi.
Ben bilirim, ben müdürüm, ben başkanım veya ben güçlüyüm yerine basitçe “hangi fikir etrafında saf tutalım?” sorusuna cevap arama. Biraz platonik gibi gelse de bu fikir korkarım çok da başka seçim şansımız yok.
Atmosferdeki karbondioxid oranı neredeyse 400ppm e ulaştı. Hızla bedel ödüyoruz. Çevresel felaketlerden yıkılan ve yok olan medeniyetleri hep görüyoruz ama üstümüze alınmıyoruz. Göller kuruyor ve bizler ağustos böcekleri gibi şen şakrak şarkı söylüyoruz.
Evrimin boyutunu ve kendi önemsizliğimiz kavramak için Cicada isimli ağustos böceği benzeri böcekler bir örnek. Yüzlerce alt türü var ve bir kısmı 17 senede bir kez bazıları ise 13 yılda bir kez uykularından kalkıp, şarkılarını söyleyip, çiftleşip, yumurtlayıp, ölüyorlar.
Bütün dinler bize tevazu ve dinginlik öğretmeye çalışıyorlar. Büyük cihat kendi egomuzla olan uğraş ve en zoru da bu zaten.
Çabuk algılayan zor öğrenen bir türüz
Evrim bize çabuk algılamak ve(yargılayıp) tepki vermek üzere evrildiğimizi gösteriyor. Çabuk anladığını sanan ve hemen yargılamaya meraklı ve geç öğrenen bir türüz.
Tekrarlar ile öğreniyoruz ve yasalar ile zar zor bazı alışkanlıklarımızı değiştiriyoruz. Hala zihnimizde “çakmak çakmak gözler ile” elimizden gelse ve ucu bize dokunmasa bir ırkı, bazı yakınlarımızı yok edecek şiddeti hissedebiliyoruz.
Bu gücü doğru kanalize edebilmek ise yıllar süren uğraşlar neticesinde oluyor. Eğitimciler bir konuda uzmanlaşmak için, örneğin bir lisan veya bir sporda iyi olmak için on bin saat uğraşmak çabalamak gerektiğini anlatıyorlar.
Nesiller arası iletişim ise kopuk. Lisan çok çabuk evriliyor. Benim neslimde her az okumuş insanın bildiği Onasis’i öğrencilerim bilmiyorlar. Ben de zorlanarak Nicki Minaj kimdir, gençlerden öğreniyorum. Beslenme ve seks biraz da maddiyat dışında anlayış ve ilgi açısından zayıfız, tür olarak, sığ mıyız acaba?
Küçücük bir bilgi kırıntısını genelleştirip, cımbızla çekip karşımızdakini veya karşıt olarak algıladığımızı yere sermek için yargılamaya hatta infaz etmeye hazırız. Bütünü görmekte zorlanıyoruz çünkü çıkara yönelik algılama ile mağdur yaratıklarız. Artık sandığımız gibi akıllı olmadığımızı anlama vaktimiz de geldi. Bu bile başlı başına çözüme doğru bir yönelme olabilir.
Yazar söylenecek söz bırakmamış. Alkış…