Tarih öncesinde daha tekerlek icad edilmeden bir ülkede başka yerlerde olduğunu duydukları demirkrasi denilen seçim olayını daha büyük ülkeler buyurunca denemişler..
Bu ülkede hobitler ve başka kastlar, rahipler varmış. Savaşçı ve rahip kastlar. Bir varmış bir yokmuş bir lider varmış ondan sonra başka bir lider falan derken genel kültür ve birikimi ve terbiyeleri çok yüksek seviyede olan bir değil dört kişi bir parti kurmuş içinden üçü yola devam etmiş ve hobitler onları sevince çok başarılı olmuşlar. Her güçlü insanlar gibi çekemeyenleri varmış.
Kamuoyu yönlendirmeleri, öğrencilerin kıyma makinalarında doğrandığı yalanları altında bir askeri darbe olmuş. Bu darbe sonunda askerler saygıdeğer halka inemeyen ve olayı anlayamayan rahiplere (bu kast mensuplarıa gugukçular derlermiş o ülkede) “aman asın yoksa darbe darmadağın olur” demesi yatarmış. Neyse onlar ermiş muradına ve 3 kişi asılmış ama asmadan önce o adada inanılmaz oranda mezalim olmuş ve 8 kişi kahırlarından ölmüşler.
Gugukçuların isimleri de sokaklara parklara verilmiş, isimlerine “demirkırasi kahramanları” demişler. Darbe günü bayram ilan edilmiş. Darbe yapanlar bir olağan üstü kast oluşturmuş yaşam boyu özel aylıklar almışlar. Yargıyı yapanlar da bürokrasi olarak perde arkasında dizginleri bir güzel ellerinde tutmuşlar kendi gibi düşünen gençleri terfi ettirerek. Darbeyi yasaklama kanunu da 20 sene uygulanmış ve halk darbe gününü bayram olarak kutlamak zorunda kalmış.
Deve tellal iken seçim meçim halk biraz daha az kültürlü ama en azından teknik bilgisi ve hafızası muhteşem bir başka lider bulmuşlar. Hobitler bu insanı da çok sevmişler. Gene darbe falan derken en sonunda epeyce bir süre ülkeyi idare ettikten sonra yaşlılıktan dinlenmeye çekilmiş.
Bir başka gene ayni ekolden sempatik lider seçilmiş, hobitler sevmişler, başarılı çalışmış davulcular ile başı kısmen derde girmiş ve Manitunun bir huzmesi ile o ölüvermiş.
O ülkede yüce zeytin ağaçları varmış ama kastlar ağaçları budayıp yaktıkça alttan sadece delice filizlenir olmuş.
Genel kültür ve birikimi az olmasına rağmen bir başka konuşkan insan o ülkede önce bir şehirde başkan seçilmiş. Çok çalışmış. Sonra o ülkenin tamının lideri olmuş. İnanılmaz hatalar yapıyor olur olmaz şeyler söylüyor ama çok çalışıyormuş. Ve giderek daha fazla konuşmaya başlamış. Olur olmaz şeyler söylemesine rağmen hobitler onu sevmiş. Hobitler önce en birikimlilerini seçmiş, olmamış daha az birikimlisini seçmiş olmamış, artık bu delice dip sürgünü misali yiğide tutunma kararı vermiş, bir tutmuş, iki tutmuş, üç tutmuş, derken artık astığı astık kestiği kestik genel kültürü az insan büyük başbuğ olunca kendisine yüce Manitunun bu güçleri verdiğini sanmış ve hatta yardımcıları falan da bazen dövermiş. Bir türlü de gitmek bilmemiş. Sinir sistemi bozulmuş. Kimselere danışmadan bu ülkenin nabzını ben en iyi tutarım demiş ve tek başına idare etmeye başlamış . Sonunda tüm imkanları seferber etmesine rağmen bir seçimi kaybedivermiş. Biraz fazla konuşma falan derken testi kırılmış.
Saadet zincirleri bozulmuş ama ülke de huzura kavuşmuş ve insanlar yüce Manituya şükür demişler. Masal bu ya kahramanımız konuşkan adam da o ülkede yaşamaya devam etmiş ama yavaş yavaş ulu liderlikten ayrılma zamanının geldiğini ve başka gugukçular kastından birileri tarafından ufak ufak yargılamalara tabi olacağını da anlamış. Sevenleri de çok olduğundan o ülkede yaşamaya devam etmiş ama sesi soluğu fazla çıkmaz olmuş. O zaman bu zaman o ülkede de başarılı kabilelerin kurduğu başka ülkelerde olduğu artık kimse 8 seneden fazla lider olmak isteğinde kapılmamış. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.