Dün Güney Afrika\’daki homo naledi hakkında yazdım. Yürek hoplatıcı bilimsel bulgular,yeni bulunan akrabamız homo naledi ortaya çıkarken biz ise heyecansız ve bilgisiz, bürokrat, itaatkar bir bilim nesli yetiştirmekle meşgulüz .
Bilim ve şeffaflık konusuna biraz daha detaylı değinerek nedenine ve çözüme yönelik bir şeyler yazmaya çalışayım.
Urla Kocadağ veya İnkaya mağarası durduğu yerde duruyor. Kaç kez yazdım, kaç görüşme yaptım. Erozyon toprağının altında altı hala bakir bir mağara. Kazılmadan da ne var bilinemez. Belki Neanderthal, belki daha eskisi?
Uzunkuyu’daki mağara (otoyol yapımında üstü kamyonlarca moloz ile örtülen ) 53.km deki Uzunkuyu köprüsü yanındaki mağara altında hangi değerin üstü örtüldü bilmediğimiz gibi. Sahi o zaman kim yetkili idi bu konularda?
15 yıldır tanıdığım Prof. Hayat Erkanal ile geçen hafta görüştüğümüzde İnkaya mağarasını kazmak için Antropolog gerektiğini söyledi. Ben “bulurum” ve “para da bulurum” desem de ilgilenmedi.
15 yıl önce de eposta kullanmıyordu. Kaç kez bilimsel yayın istedi isem hep geçiştirdi. O zaman kendisini prehistoryacı olarak algılıyordu şimdi “Ön Asya” uzmanıyım diyor. Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı tarafından yapılan muhteşem bina, laboratuvar, toplantı salonu ve yatakhane içeren tesis artık O’nun dukalığı herhalde. Vakıf ile duyduğum kadarı arası limoniymiş.
Binalar yapılırken içindeki hayvanlarını çıkarılması istenmiş idi. Şimdi hayvanlar tekrar yavaş yavaş gelecekler kazı kampüsüne anlaşılan.
Geçen hafta Arkeoloji ve Şarap isimli konferans için gidişimde, tek köpek dışındaki kedi ve köpekler daha yoktular ama, tavuk ördek ve kazlar ordaydılar. Tavşanları göremedim. İki de eşeği varmış. Eşeklerin tarihteki değerlerinden bahsediyor. Eski şarap kapları ile ilgileniyor.
Binalar yapılırken müdür olarak Vasıf Bey görünüyordu. Geçen gün Selami Gürgüç Bey ile birlikte olan konuşmamızda kendini işaret ederek “yetkili benim” dedi Hayat Bey.
Çok değerli bir insan, yaşamını Arkeolojiye adamış, vücudunda Güneydoğuda kazı yaparken 25-30 yıl öncesinde vuku bulan bir PKK saldırısı nedeni ile şarapnel parçaları varmış. 1950ler bilim insanı tipi olarak algılıyorum yaklaşımlarını.
Keşke her hizmeti geçen emekli Arkeoloğa, hatta her emekli hayvan sever sosyoloji, coğrafya ve sinoloji profesörüne böylesine bir tesis – çiftlik tahsis edilebilse ve hep birbirlerine ödüller verseler. Yoksa tabii kendi bahçesinde kim ne isterse baksın.
Bu hayvanların örneğin su altı arkeolojisindeki önemleri hakkındaki bilimsel çalışmalar herhalde ufuk açıcı olacaktır. Genç Arkeologlar da bu arada boş durmuyorlar, meyhane falan açıyorlar.
Yanlış anlaşılmasın, mecazi anlamda aracı hep tek şoför kullanır, sadece arada şoförün değişmesinde fayda olur.
Şeyhi müritler uçurur derler, ülke genelinde de yapıcı kritik alışkanlığımız yok. Bu bir medeni cesaret meselesi. Şeyhlerin uçmaması için medeni, yapıcı kritik, dava için yapılacak en önemli şey. Bundan gocunan varsa aynaya bakmalı.
Bizde ise en ufak kritik bile “düşmanlık” olarak algılanıyor. Ama doğrusu iki kampüs ve Urla’daki arkeoloji ; sanki epeyce daha fazlası yapılır elbirliği ile hareket edilebilse.
Urla’dan çıkan konu ile ilgili yayınlar, yılda iki kez bulgular halka açık bir toplantıda ve internette duyurulur vs. . Şu an hilafsız 75 metre ara ile kazı yapıyor iki grup.
Egoların esiri olunmaması gerek demişti Cumhurbaşkanı seçimlerden sonra. Bu kelimeler bilhassa Erdoğan’ın ağzından- tabii çok anlamlı. Acaba ne demek istedi? Tek ego mu kalsın dedi?
Ne muhteşem bir ülkede ve kültürel dönemde yaşıyoruz vallahi, tane tane tadına varmak gerek.
Abi evrim konusundaki son yazinizi yine buyuk ilgi ile okudum. Derken, bir soru aklima takildi, neden pek cok turde cinsler irili ufakli da insanda bu yok? Soru, kedi-kaplan ikilisinden cikti, sonra dusundum herseyin azmani var minyaturu var.Balina-hamsi, serce-devekusu, incecik yilan,-piton hatta mini maymun- goril\ liste uzayip gidiyor.. Insanda ise, cuce var ama o tur sayilmaz.
tek galip ve en kahraman insan yani homo sapiens evrim ufak türlerle de deney yapmış biz hepsini tüketeceğiz alimallah!