Burada nadiren özlediğim şeyi doyasıya yaşayabildim birkaç gün: yoğun ve gerçek bir akademik ortam. Üç gün boyunca Urla Felsefe Günleri nedeni ile bu atmosferin tadını çıkartabildim. Pırıl pırıl genç ve eh, hala genç insan ile tanıştım 3 yıldır tanıdıklarımı ve eski dost Şafak Ural’ı tekrar gördüm. Bazı şeyler yıllandıkça daha iyileşiyor, bazıları tadında kalınca ala. Genetikçilerle tanıştım, fizikçilerle, matematikçilerle ve fikirleştik. Kim bilir, belki ortak araştırma konusu bile çıkar. Ümit dünyası.
Bolca nefes alınan ideal bir ortam. Çok farklı fikir, çok farklı yaklaşım ve bazı kemikleşmiş önyargı ki esas ona da gerek var aşabilmek için bile olsa. “Nasıl aşılabilir?” diye düşünmek için bir fırsat.
Çok şey öğrendim o da apayrı bir zevk. Bir şeyler verebileceğim bazı insanlarla tanıştım, bir şeyler alabileceğim bir çok insan ile epeyce para pul’un ötesinde.
Bu yoğunlukta fikirleşme İstanbul da olsam da ancak kaç ayda mümkün, halbuki Urla’ya bu pırıl pırıl insanlar olunca insan daha az sıkılarak faydalanıyor en azından biraz onların güzel doğa özlemlerini paylaşabildiği için avunarak. Trafik ve itiş kakış olmadan.
Bir on yıl kadar önce başladı bu Urla’ya davet ama hep dinlemeye gelen insan sayısının azlığı dikkat çekici idi. Yarımada.org diye bir internet gazetesi kurduk bu söyleşileri duyurabilelim diye, sonra dostlar desteği ile Urla Felsefe Gönüllüleri doğdu ve üç yıldır giderek daha az organizasyon sorunu ile ve Şafak Ural’ın cansiperane gayreti ile Urla Felsefe Günleri. Hepimiz yaşlanıyoruz, yoruluyoruz umarım daha gençlere devretme imkanı doğar. Yarimada.org da bu devir olamadı internet gazetesi “bir varmış, bir yokmuş” safhasında umarım aynisi Urla Felsefe Günleri için de geçerli olmaz ve gençler de katılırlar. Belediye’nin katkısı inanılmaz idi.
Bilhassa genç genetikçilerde felsefeye olan merak beni sevindirdi. Tuğla üzerine tuğla koymanın yetmeyeceğini bilen bir sürü insan. Tam o arada Nobel Edebiyat ödülünün popülist bir yaklaşımla Bob Dylan’a verilmesi belki komikti ama kim bilir, belki yakında en güzel tweeti atana da veriler bir edebiyat ödülü. Çoğu tuğla üzerine tuğlacılar br laboratuar faresi olarak kalabiliyorlar. Daha geniş bakış açısı anca felsefe ve tarih ile mümkün.
Keşke tüm felsefe öğrencilerine ve hatta tüm öğrencilere daha önce de önerdiğim ve Nezih Hekim dostumun da önerdiği gibi, iki ay zeytin elma badem çay toplama stajı imkanı yaratılsa da onlar da masa başı korkularından normal hıza geri dönerek bir çok köprüyü kurabilseler.
Birkaç genetikçi, ki aralarında artık orta yaşlı Nezih Hekim ve daha genç ama biraz da bunalmış fizikçi Afif Sıddıki de vardı biraz daha eğrisi doğrusuna denk gelse epeyce şeyler üretebilirler. Belki üretmişlerdir de farkına varılması daha zaman alacaktır. O denli derinlemesine sohbet için üç gün kısa.
Hafif iki gün süren uzun bir yürüyüşten sonraki gibi bir yorgunluk. Tekrar inşaat dı, ıvır zıvır işlere dönüş. Biraz daha fazla okumak için güzel bir ara.
Tebrikler! Ve de Geçmiş Olsun!Selam ve Sevgiler,Umur