Bir Garip Sümsük Kuşu ve Yalnızlık Bakanlığı

 

 

Yeni Zelanda adaları arasında başkentin olduğu adaya daha yakın küçük bir ada var. Mana adası.   Artık insanlar adayı, koyun otlatmak bile çok verimli olmadığı için, ağaçlandırarak doğa’ya terketmek istiyorlar.

 

Bu arada kuşbilimciler kuş nüfusunu arttırmak için birkaç  betondan, güzelce boyalı kuş maketini adaya koymuş. Kuşlar gelip orada yuva yapsınlar diye. Gele gele bir tek erkek Sümsük kuşu gelmiş. Tekeşli yaşayan bu türün necip temsilcisi üç yıl boyunca taştan heykele kur yapmış. Çiftleşmeye çalışmış. Olaya tanık olanlar kuşa “Nigel” ismini takmışlar.   Garip kuş taştan yanıt alamamış ama yılmamış ve 3 yıl sebattan sonra büyük aşkının yanında ölmüş.

 

Avcılar da malum maket kullanırlar av için. Almanya’nın Münster şehrinde de “Petra” isimli siyah kuğu   bembeyaz dev bir kuğu şeklinde pedallı kayığa aşık olmuştu. Bir yıl boyunca yukardaki güncel hikaye gibi dünyanın tv şirketleri ve önde gelen gazeteleri konuyu duyurmuşlardı. Romeo ve Jülyet ve King Kong ile beyaz kadın hikayeleri de da eğlence sektörüne yansıyan şekilleri bu tutkuların.

 

Asyadaki dev Tsunami sonrasında arkadaş olan su aygırı ile dev kaplumbağa’nın resmini Kuğu Şarkısı kitabına kapak olarak seçmiştim.

 

Bazı gereksinimler var. Isı, dokunuş, güvende hissetme vesaire ve bu ihtiyaçlar bazen maketlerce, bazen elektronik olarak, ama sıkılıkla da ev hayvanları ile yanıt bulabiliyor. Alışkanlık haline gelince de türümüzün alışkanlıklar hayvanı olduğunu anlamaz isek, sürüp gidiyor. Dogmalar da böyle tekrar ile alışkanlık yaratmak ve ondan sonra gereksinime yeni ve edilinilmiş bir açlık ile yanıt verme alışkanlığı. Ve tabular tabii bu “alışılan” dogmaların etrafında. Genç yaşta tekrar ve tekrar tekrar tekrar! “Kültür” bu şekilde oluşuyor.

 

Aracına hayran sürücü, yani bu bir tekne olabilir, bir motosiklet, bir traktör, kamyon  veya binek arabası. Kimliğini bu gereçte bulan insan ve bununla caka satma. Yaşlanan erkeklerde daha bariz olan genç kadın tutkusu, ki bu kadın hakları ile birlikte tersine de dönüyor kısmen.  Realistçe mi demem, komik mi desem, acınacak durumlar mı desem şaşırıyorum. Fakat geçerli ve her daim gündemde olan yaşam şekilleri. ABD Başkanı Trump’a bakınca zaten gören göz görüyor. Göremeyen ise hayran oluyor.

 

Bazen uzaktan bakınca, türümüzü de makinalardan çıkan civcivlere benzetiyorum onlar gibi sempatik, ters günümde ise epey sıkıcı buluyorum doğrusu. \”Big data\” da bizi farklı görmüyor zaten.

 

Sürü güdüsü bir yanda, yalnızlık ve ego ve bencillik diğer yanda.

 

Trump ve şu an dünyada popüler olan “güçlü” liderler konusu gündemde. İnsanların büyük çoğunluğu Trump ve benzerlerinin yerinde olmak istiyor, o nedenle de lider olabiliyorlar. Bir nevi Süpermen, örümcek adam vs. Sürü güdüsü ile ego arasında gidip geliyoruz. Bazı tetikleyen unsurlar, genç eş, para,evler,  oteller, tekne, uçak vs. Sürü, lideri kabulleniyor.

E, pekiyi demokrasi? O konuya bundan sonraki yazıda gireceğim. Ego veya bireyselleşme deyince doğal olarak kendini beğenmişlik (vanity/ Eitelkeit) ve farklı alışkanlıklara saplanmak , kibir, yani Narsizm’in daha az patolojik, daha normal hali (ki yaratıcı faaliyetler de bu olmadan düşünülemez) ve ego ile mücadele, “uğraş veya cihad” ve alçakgönüllülük de işin içine giriyor. Bir iyi tarafı ise bir lideri körü körüne kabullenememe!

 

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *