Geçirip Komak

 

 

Trevor ile Mahir sanki ruh ikizleri. Trevor Noah seyretmeye doyamıyorum. Aferin adama! İngilizceye her türlü aksanı ile bu derece hakim bir insan nadir bulunur. İskoç aksanıyla, Afrikalı gibi, Avustralyalı gibi, Texaslı gibi İngilizce konuşmasını izlemek bir zevk.

 

Mahir de, Trevor da birkaç lisan biliyorlar ama Güney Afrikalı komedyen ile Mahir Vardar’ın esasında tek lisanları gıpta ettirici boyutta. Birinde İngilizce, diğerinde Türkçe. Multilingual mind derler, yani çok lisanlı zeka.

 

Mahir Doğulu, Karadenizli, Egeli, Bulgar şivesi ile konuşsun yere yatarsınız. Ben de elhamdülillah çok lisanlıyım ama bende daha ziyade genelde hiçbirine tam hakim olamama şeklinde tezahür ediyor.

 

Mahir’i geçen gün havalimanına geçirip kodum, İstanbul’a döndü. Bu tabiri Kırgızca’da öğrenmiş. Vedalaşmaya “geçirip komak” derlermiş orada. Yani kapının önüne, veya havaalanına kadar geçirip koyuvermek anlamında.

 

Mahir lisan hüneri yanı sıra “meendis”. O denli mühendis ki örneğin Bolu tüneli milyarlık harcamaya rağmen sarpa sardığında ışığa çıkartan adam desek abartmayız: bunu meslektaşları zaten söylemişler. Almanya’dan Fransa’ya Afganistan’dan, Ukrayna’ya ve tabii ülkede yüzlerce proje. 65 yaşını kutlamak üzere İTÜ’lü meslektaşları ve dostları iki kitap hazırlamışlar hakkında, görülmeye değer. Öcal Uluç o kadar beğendi ki 15 günlüğüne bir tanesine el koydu, Gözlem gazetesi de örnek olarak alsın diyerek. Doğrusu muhteşem kitaplar. Gıpta ettim. Ben kendisine iki değil ama “bir tane böyle kitap 70. yaş günüme ben de isterim önsözü de sen yaz” dedim. Yaklaşık 3 yıl var şimdiden çalışmalı dedi ve söz verdi, tutar.

 

Mahir gerçekten mahir. Çok güzel şiirleri ve Şiir çevirileri var. Vesikalı olarak hem Maden, hem Jeoloji, hem İnşaat mühendisi ama ekşi sözlükte birisi hakkında “sahada on mühendis gücündedir” demiş. Doğru da yazmış. Kitaplardan birinde çizim ve vizyonlarını Leonardo da Vinci’ye benzeten olmuş. Urla’daki evimin inşaatının her safhasında, planlamadan, on yıl sonrasının suluboya resmine kadar yanımda idi.

 

O kadar övdüğüme bakmayın, türümüzün tipik bir temsilcisi olarak bazı konularda kafası fazla çalışmaz. Hoca olarak mesleki deformasyonu var. Havalimanına götürürken “güzel şey  bizimki gibi çıkarsız dostluk” demesin mi?   “Ya’hu abuk sabuk bir laf ettin, para ile pul ile örçülemeyince çıkarsız mı oluyor, yoksa çıkarın alası mı?” dedim! Vaktimiz ya proje konuşarak geçiyor veya basitçe huzur içinde susarak. Eşi, dostu, öğrencisi çok olduğundan, çalan telefonu ile konuşmalar zaten sıkça kesilerek. Şimdilik ben bir iadeyi ziyaret yapacağım İstanbul’a, bir de belki Ukrayna veya Kırım seyahati projesi var Rife Frekanslarını araştırmak için . Tennyson’un süvari birliği şiirinin mekanına. Anlaştığımız şey : hoşça vakit geçirmek değil, kuvveden fiile geçirmek.

 

Mahir genç yaşlarında Caesar Flaischlen’den çevirmiş:

“Kalbimde güneş var,

fırtınalar esse, yağsa da kar,

gökyüzü bulutlarla dolsa,

olsa da yeryüzünde kavgalar!

Kalbimde güneş var”

 

İyte’de Genetik-Mikrobiyoloji okuyan, arada sohbet ettiğim bir genç tam da farkında olmadan bir iltifat etti. Geçen hafta Mahir hoca ile birkaç saat geçirmişti. Mahir hocaya Iyte’yi göstereyim, hem de delikanlıyı okuluna bırakalım derken. Bir elektrik elektronik okuyan arkadaşı varmış, ikisi de kitap kurdu imişler “ilerde ben de bu arkadaş ile, sizler gibi dost olmak istiyorum” dedi.

Altta: Evimin inşaat safhasındaki eskizlerden biri ve on yıl sonrası- ki daha çatı tam kapanmamıştı!

\"IMG_9693.jpg\"

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *