Korkarım Türkiye yanlış bir yöne sapma eğiliminde. Kelime ile çözemeyeceğini zorbalık ile çözme gayreti. Bir politikacı ve bir gazeteciye şiddet uygulandı son günlerde. Milyonlar kendisini darp edilmiş hissetti.
Güncel basını takip etmediğimden, ne birinin, ne diğerinin bir fikrini biliyorum. İsimlerini bile duymamıştım. *Ama bir yakınıma saldırılmış gibi hissettim. Birisine 6 kişi saldırmış ve tabanca kabzası ile başına vurmuşlar.
Birinde kamara görüntüleri bile varmış.

Kaba şiddete karşı saf tutup \”dur\” demez isek, bu yol bizi felakete götürür. Tabular hakkında yeter yazdım. Öyle “kutsal yasaklarla” falan tartışma olmaz, daha derinlemesine bir fikirleşme hiç olamaz.
Yumruk atanı cezalandırarak caydırmak gerek. Öyle ayni günde salıvermek değil. Hele hele yanında silah var ise ve bu silah ile biri diğerini darp etmiş ise.
“Efendim beni zıvanadan çıkarttı!” “Dinime küfretti!” “Liderime sataştı.”
Tamam kelimelerin de cezası olabilir. Kınaması olabilir ama sulh hukukta artan kınama, belki para cezası veya ev hapsi olabilir. Belki tekrar tekrar devam ederse hapis bile. Ama şiddet apayrı bir boyut, bunun ceza hukukunda net olarak ayrılması gerek.
Rahmetli Mesut Yılmaz’ı politikacı olarak çok da beğenmezdim. Ama yüzüne yumruk atılması milyonlar gibi içimde bir nefret duygusu uyandırmıştı.
Bu kültürel bir boyuttur ve gazete binasını basan, camını kıran insan sonra bir parti tarafından ödüllendirilirse bunun en azından kamuoyunda kınanması gerekir. Bu \”sıfır şiddet\” yaklaşımını toplum olarak benimsemek tek çözüm!
Şiddete başvuran’ın okul çağından itibaren hukuk sistemimizce mimlenmesi gerekir. Belki ergenlik çağında olan hatanın beş yıl sonra sicilden silinmesi dahil. Ama erişkin insanda şiddet ve diğerini darp etmek on yıl bir utanç etiketi olarak sicilinde kalmalı ve hele hele bıçak, tabanca falan kullanıldı ise net, açık bir şekilde cezalandırılmalıdır.
Bir gün içinde salıverilmeleri topluma çok yanlış bir mesaj verir. Toplumun intihar teşebbüsüne eşdeğerdir. Korkarım Türkiye böylesine bir yol ayırımında ve sanki bir ömür boyu iyimserlikten sonra bile tedirginim.
Kenan Evren’e ülkeyi götüren yolu yurtdışında yaşadığım için belki bu iyimserliği sürdürebildim. Şimdi tedirginim. Parlamento’nun şiddet ile ilgili kanunları çok açık çok net bir şekilde düzenleyecek irade’ye sahip olmasını arzu ederim. Tabii ki kadına şiddet ayni şekilde net olarak cezalandırılmalıdır. Yoksa süper güçlerden, hurafelerden medet uman bir toplum oluveririz!
- Darp gören Sn. Orhan Uğurluoğlu ve Sn. Selçuk Özdağ\’a geçmiş olsun dileklerimle.
Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık.