Lisanın ilkelleşmesi ve bir film: Da 5 Bloods

Oscar’ a aday olmuş bir film,  izleyeyim dedim. Demez olaydım!

Önyargılar ile uğraşmış bir insan olarak, DA  5 Bloods filmini epey sarsılmış olarak bitirdim.  Geldiğimiz nokta bu ise : thank you very much, tencerede bulamaç ve hiç durma geri kaç.

Filmin özeti: Vietnam, ayrıca: siyah, beyaz, asyalı (“çekik göz”) arasındaki önyargılar. Altın, ABD savaşı. Özetin özeti: fuck, shit,  motherfucker, bir daha shit  vs. Sonuna kadar seyretme nedenim Oscar’a aday gösterilmesi. Genelde kapatırsın TV yi biter.  Sifonu çeker gibi üstüne yazmak bile paye vermek olur.  Bu kadar banal bir senaryo ve bu kadar kötü oyunculuk, pes doğrusu!

Bu yol yol değil. Lisanın bu şekilde ilkelleşmesinden tedirginim.

Nasıl objektif olarak ortalama vücut ağırlığı 75 kg olan bir toplulukta 85 kg ortalamanın üstünde ise benim İngilizce bilgim de ABD de yaşayanların ortalamasının  üzerinde. Objektif bir saptama olarak. ABD nin Vietnam travmasını, Afrika kökenli ABDlilerin polis dehşeti karşısındaki hisleri ve eğitim sorunları vs empati ile karşılıyorum. ABD yi  beyaz sarı siyah  her nasıl iseler, yerlilerinin en az yüzde sekseninden daha etraflıca gezdim.

Ama bir kültür nasıl olur da bu denli ilkelleştirilir? Bu filmi yapanlar yapabildikleri için yapmışlar. Dachau da insanları fırına koyanlar nasıl yapabildikleri için yapmışlarsa. Ne düşünmüşler, ne paylaşıyorlar? Kendileri de bildiklerini sanmam. Shit, Fuck, Motherfucker!  Yeah man! Make America great man!

ABD ilk isim kullanarak ve bunu yaygınlaştırarak kültürel bir yayılmacılık yaptı. Bu kısmen ilişkileri basitleştirdi. Kısmen kopyacılarca da benimsendi. Almanya’da bir online banka’da (N 26)  ilk ismimle hitap edilince yeter dedim. Ya’hu bankada hesabı para yollamak vs için açıyorum. 3 buçuk genç banka sahibinin kültürel değişim hezeyanını paylaşmak için değil. Bizde de internetten pazarlama yapan firmalar olduğu gibi Amerikanca\’yı Türkçe’ye çevirerek kullanmaya çalışıyorlar. Örneğin Trendyol. .  İlginç tarafı Amazon com.tr firmasının daha özenli bir Türkçe kullanması.   ABD  daha da ileri giderek İngilizce’yi katlediyor ve bunu filmleştiriyor. Shit man!

Gençler bu norm ile yetişiyor ve korkarım bunu normal de sanıyorlar.

Lisan bir temas noktası ve her karşılaşma bir sürtüşme ve muhtemel bir vahşet odağı. Ne kadar mesafe tutulur ise o denli birbirimizi anlayabiliriz. Mesafe hiç sürtüşmeye yer vermeyecek kadar uzak ise, belki etkileşim de olmaz. Olmasını ise her karşılaşmada istiyoruz ve bundan faydalanıyoruz. Mesafeyi çok uzak tutarak hiç temas etmemek istenen bir şey değil.

Ama mesafeyi  kültüre göre (ilk isim ile hitap ederek) çok hızlı azaltmak ve bir adım öteye giderek  ve ötesine “samimiyet” diyerek küfürlü konuşmak ise sürtüşmeyi olumlu etkileşimden tehlikeli ilkel bir  boyuta taşımak oluyor.  Gereksiz, yapıcı değil. Ve korkarım  bu konuya kafa yormak, “kültürün” gittiği yol – en azından   bitcoin’in para piyasasındaki yeri hakkında düşünmek kadar önemli!

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *