Güncelliğini koruyan bir konu
Bu soruyu yazılı olarak sormak ve hatta düşünmek bile 1980’li yıllarda Türkiye’de
“Suç” idi, şimdi değil. Artık ya susup “devlet büyüklerimizin” kararlarını ve uygulamalarını bekleme ya da bu konuları tartışma zamanı.
Özellikle, Almanya’daki çalışanlarımız arasında ne olursa olsun “Türk’üm” veya “Türkiye’liyim” demeyen insanlar var.
Tabii “Türkiye’liyim” lafı çoğunluk için itici bir laf olmuş yıllarca ve yıllarca çoğunluğun rahatı bozulmasın diye mi neden ise kendisini Türk hissetmeyen insana okulda, askerde bir tekerleme söyletilmiş; “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” diye. Kerkük Türk’üne “Ben Arap’ım”, Bulgar Türküne “Ben Bulgar’ım”, Yunanistan’daki Türke “Ben Yunanlı’yım” dedirtilmeye çalışıldığında neler hissediyor çoğunluk.? Demokrasinin çoğunluk idaresi değil azınlık ve hatta birey haklarının korunması kumu olduğunu anlamak gerek yavaş yavaş.
Bir Laz, bir Çerkez yurtdışında “Türk’üm” diyor. Birçok Kürt için bu böyle değil. Peki, ne kadar Kürt var Türkiye’de? İki-üç milyon mu? “Anadilim Kürtçe’dir” veya ben “Kürdistan”da yaşamak istiyorum” diyen? Yoksa 10-12 milyon mu?
Misakı milli ve Türkiye’nin bölünmezliği Türkiye’de ilkokula gitmiş her insanın “olmadan olmaz” diye kabullendiği öğe. Gazetelerimizde de “bu konunun aksi düşünülemez ve zaman zaman yazılamaz” diye bir anlayış seziliyor.
Dünya değişiyor. Eski Alman Başbakanı Willy Brandt İstanbul’da 1991’de yaptığı bir konuşmasında iki Almanya’nın birleşmesini 1970’li yıllarda “2050 yılına kadar gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal olarak gördüğünü” söyledi. Halbuki bırakın iki Almanya’nın birleşmesini, şu anda tartışılan konu Polonya, Macaristan, Çekoslovakya gibi ülkelerin AB’ye girip girmemesi. Gerçek oldu bile!
Yüzyıllardır bir arada olan ve bir duvar ile birbirinden ayrılmamış insanlar yaşıyor Türkiye’de. Göçler, seferlerde bu toprağın insanları harmanlanmış. Bu coğrafyada bölücülük yapmaya çalışmak herhalde Türkiye’de yaşamak isteyen kimsenin çıkarına değildir.
Yarın Azerbaycan ve Türkmenistan ile Türkiye federatif bir devlet kurma araştırmasına girer mi? Irak’taki Türkmenler ne olacak? Bu sorular akla geliyor.
Bir arkadaşım sohbetlerde tanık olduğu iki tutumu bana anlattı, bu konuda birleştirici olmayan iki tutum. Hiçbir yorum yapmadan size aktarayım:
Yer: İstanbul’da bir inşaat, zaman:1990. Mimar yanında çalışan Kürt işçiye soruyor: “Ne olacak bu Kürdistan işi? Cevap. Boş ver abeğ etrafımızda dört puşt var iken bizleri millet yapmazlar!” “Kim varken?” “Eh abeğ, Irak var, Suriye, İran” diyor ve hafif yüzü kızarıp susuyor işçi… Sonra Kürt olduğunu ama İstanbul’da yaşamak istediğini, Kürtçe konuşmak istediğini, Hakkâri’de hayat olmadığını anlatıyor.
Yer: İstanbul, zaman: 1990. Kürtler konusu açıldığında bir yaşlı hanım “Evladım, ‘yakanı bitten, kendini Kürt’ten koru’ demiş atalarımız” diyor ve ilave ediyor. “Türkçe bilmeyenin burada yaşamasını kabul etmemek gerek. Büyük bir lider lâzım. Nasıl Atatürk Yunanistan’dan azınlıkları getirdi? Kerkük’ten bize hak versinler onlara doğuda yer verelim. Hem Türkiye’de Kürdüm diyen insan kalmaz.! Onlar da biz de rahat ederiz.”
İki zıt tutum, iki uzlaşmaz görünen bakış açısı. Türkiye’de çoğunluk şu anda iki uç tarafından da çok şükür temsil edilmiyor. Bu konuda daha fazla kamuoyu araştırmaları yapılması, daha sık tartışılması, basında yazılar-diziler, TV’de belgeseller, kısaca daha fazla aydınlıktan başka çıkış yolu var mı?
|