Kekliktepe’den komşum ve arkadaşım Dr. Ercan Ünsal 2004 te ölen gazeteci Müşerref Hekimoğlu’nun Anılar “Bir Cumhuriyet Kızı” (Cumhuriyet Kitapları) kitabında annemden ve benden bahis olduğunu söyledi. Önce Müşerref Hanım’ı anımsayamadım. Sonra Nilüfer teyzemin (Gürsoy) bahsetmesi üzerine kendisini telefonla aradığımı hatırladım. Ercan bana kitabı verdi ekte yazdıkları. Bakınız resimler.
Müşerref Hanım güzel bir üslubla yaşam öyküsünü yazmış içinde Kirk Douglas’tan Habib Burgiba’ya kadar var oğlu var. Ayhan Aydan’ı da anlayışla yazmış sonra bazılarının yazdığı gibi manşet çıkartmak için değil. Allah rahmet eylesin.
Dipnot: Bir bölümü düzeltme ihtiyacı hissettim: Babamın ismini yanlış yazmış: Nurullah Tolon (bakınız) Babam Yassıada ve Kayseri’den çıkınca Türkiye’de iş bulamayıp, geçinmek için Almanya’ya gitti 1963 de ben de sonra ona katıldım biraz moral vermek için. Annemle babamın ayrılmaları ise 1955 yılında oldu. Bir ufak detay daha yanlış kalmış Müşerref Hanım’ın anısında ben Ürolog değil
Nefroloğum. Bu tabii hekim olmayan için önemli bir nüans değil. Ne farkeder? Benim için olay biraz farklı 1984 de ülkeye geldiğimden beri Sağlık Bakanlığı ile bu konuyu netleştirmeye uğraşıyorum. Doğru hatırlıyorsam ülkedeki ilk 7 Nefrologdan biriyim Lübeck Tıp fakültesi’ndeyken Nefroloji üst ihtisasımı aldım. Ve bu ilk haydi yanliş aklımda kalmış diyelim de yedi değil on olsun onbeş olsun nefrolog arasında tüm nefroloji eğitimini yurtdışında alan tek insandım. Sağlık bakanlığı mecburi hizmet yapmadım diye tanımadı. Halbuki mecburi hizmet uygulaması 1984 den beri kaç kez değişti, bir var bir yok. Bu biraz üniversite diplomasını getirene git önce Atatürk ve İnkilap derslerinden fark ver, veya ilkolulu burada bitir demeye benziyor mu? Herneyse.
Halbuki Avrupa Diyaliz ve Transplantasyon Derneğinin ilk veya ikinci Türk üyesiyim. Nefroloji ihtisası altı yıl iç hastalıkları uzmanlığından sonra 2 yıl nefroloji çalışarak alınır. Üroloji dört yıllık bir eğitimdir ve cerrahi bir daldır. Ne farkeder? Esasen fazla değil ama doğrusu böyle. Sağlık Bakanı ile hukuk mücadelesi sürüyor ve son hatırladığım dava Danıştay’da. Tanısalar ne olur tanımasalar ne olur? diyebilirsiniz bu yaştan sonra.. Da hala ben Almanya’da Fransa’da nefrolog olarakl çalışabiliyorum diplomamla da Türkiye’de değil. Biraz trajikomik bir durum, bakalım uyum yasaları sürecinde bu tür olaylar da çözülecek mi? Şöyle bir düşününce bazen epey bir yorgunluk hissediyorum: 1978 yılında Sağlık Bakanlığı Almanya’da Bonn ve Tübingen Üniversitelerindeki çalışma süremi İç Hastalıkları uzmanlığıma saymamıştı ben de Almanyaya döndüm ve orada Bursa Tıp Fakültesinde çalıştığım süreyi uzmanlığıma saydılar. İncir çekirdeğini doldurmayacak şeylerle mücadele. İnsan yorgunluk hissediyor. Bazı konularda bu yorgunluk yazmak istemeyecek kadar artıyor,anımsamak bile istenmiyor, bazılarında insan mücadeleye devam ediyor. Kırtasiye Türk’ün çok belini büktü hele hele Alamancı olan Türk’ün. Kırtasiyeden korkup ülkeye ilk diyaliz cihazlarından birini (haydi abartmayayım belki ilk yüz cihazdan birini) 1976 yılında kullanılmış bir çamaşır makinası diye sokmuştum ve Bursa Tıp Fakültesine teslim etmiştim gümrükten geçince. Bukadar yıl sonra kimse kaçakçı diye yakama yapışmaz umarım. “Anılar” okuyunca, anılar depreşiyor.
Adamakıllı zorlu bir yaşam süreci…bileğine kuvvet Mahmut Tolon.