Okaliptüs ve Punkçu Zeytin

Geçen ay bir Bodrum ziyaretinde  Deniz Müzesini gezdim.  Güzel küçük bir müze yapmışlar ve yerel  tarihi de anıyorlar. Bir kadirşinaslık örneği.

Müze kadar ve hatta daha fazla önündeki devasa okaliptüs ağacı dikkatimi çekti. Cevat Şakir dikmiş o ağacı, bir tabela ile de anmışlar. Çok da güzel büyümüş ağaç, ama eminim Halikarnas Balıkçısı hayatta olsaydı ciddi bir budamaya girişirdi. Ben doğrusu altında otururken hem hayran oldum ağaca hem de  korktum. Okaliptüs ağaçları  bizde bataklık kurutan ağaç olarak bilinirler.

\"okaliptbodum\"

Ama esasen çöl ağacıdırlar. Tohumları ateşe dayanıklıdır. Orman yangınından sonra tekrar yeşerirler. Bize Kıbrıs üzerinden gelmişlerdir. Anavatanları Kanguru gibi Avustralya’dır.  Yani Avrasya’da, Amerika’da yayılmaları son yüz yılın öyküsüdür.Bulunca çok çabuk su emerek büyürler ama rüzgara karşı  fazla dayanıklı değillerdir. Onun için bir fırtınada Deniz Müzesinin ve çevredeki dükkanları ağacın altında kalacaklarından korktum.

\"okalipbodrum2\"

Bodrumlu  çocuk doktoru Dr. Perihan Asil ile geziyorduk.  Ben Koala denilen hayvanın sadece okaliptüs yaprağı ile beslendiğini ve annenin yavrusunun ağzına bu yaprakları hazmedecek  mikroplara ulaşsın diye bir parmak kendi gaitasından çaldığını söyleyince o da sezaryenle doğan,  bir bebeğe bir homeopatın  e koli ilacı verdiğinden bahsetti.  Normal yolla doğan çocuk ana rahminden çıkarken yaşama başlarken hem vajinal hem de anal mikroplarla karşılaşarak bir bağışıklık kazanıyor, sezaryenle doğan bu başlangıçtan mahrum.

Hemen güvendiğim bir Kadın Doğum uzmanı  Prof. Selçuk Erez’i aradım.  Bildiği bir yayın var mı veya sezaryenle doğan çocuğa da vajinal akıntı ile temas bir fark yaratır mı diye. Çok ilginç bir konu olduğunu ve araştırılması gerektiğini söyledi, onun da bildiği bir yayın yokmuş.

Urla’ya gelince ziyaretime gelen Harvard Tıp Fakültesi mensubu antropolog Prof. Wood’a da konuyu açtım o da araştırıp bana döneceğini söyledi. İzmir de olan Klasik Homeopati Derneği Kurucu Başkanı  Dr. Sevgi Postoğlu da soruma “ Sadece eğer bir ek bulgu varsa biz bu ilaçları kullanıyoruz örneğin ciltte bulgu veya astm gibi semptomlar” dedi “Sadece sezaryen ile doğduğu için değil” .  Zaten  koli basili türevleri sadece bir azınlık başka bakteriler de doğal ortamda mevcutlar.

Malum bilimin yereli geneli, dini imanı olmaz. Birkaç doktora, doçentlik veya hala varsa profesörlük  tezi çalışması konusu olacak fikri de paylaşmış olayım.

Urla’da Bonzai?

Zeytin Bonzai’ si de denilen normal boydaki zeytin ağacının dallarını sanki punkçu gibi tıraş etmek de yeni bir moda. Sayıları artan bahçe ve peyzajcılar geçim kapısı olarak bu ölmez ağacı bu şekilde budamaya karar vermişler. Ben trajikomik, dekadent  veya iğrenç buluyorum.  İnanılmaz bir kibirin budamaya dönüşmesi. Son iki yazım zeytin üzerineydi.  “Yemek  ile oynanmaz” diye büyütülen bir nesildenim. İlerde eminim sprey boya ile kalan yaprakları  ve dalları mor, turuncu  sarı veya kırmızıya boyamayı da akıl ederler. Ne diyeyim?  “Savcı göreve” demeyeyim haydi, ama “Allah akıl fikir versin” demekten kendimi alamıyorum. Zevkler ve renkler tartışılmaz demek en iyisi.

\"okalipzetin\"\"zeytinurla\"

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *