ABD’de üç anlamlı sorun var. 1) Tüket at ve israf toplumundan daha az enerji tüketen ve daha az çöp üretmeye doğru yolculuk. 2) Artık yavaşça biz başkayız ve farklıyız yaklaşımından diğer metrik ölçülerle yaşayan toplumlardan biri olduğunu kavramak 3) Silahlar konusunda daha fazla farkındalık ve normal insanların evlerinde hiçbir denetim olmadan orta boy bir gerilla müfrezesini donatacak silah bulandırabilmeleri alışkanlığından vazgeçmek.
Biraz şeker hastalığı olan hastanın şeker yememesi gerçeğini kavramasına benzer bir durum.
Son Connecticut’daki okul katliamı silah farkındalığı konusunda adımların atılmasına öncü olabilir. Ama şiddet o toplumun sadece filmlerinde ve yaşamlarında değil. Savaş sanayii ve ürünlerinin kullanılmasında da mevcut.
Obama insansız uçakların yani drones (eşek arısı) veya predator (avcı) da tabir edilen insansız hava araçları ile savaşı apayrı bir boyuta taşıdı. Der Spiegel dergisi bu hava araçlarının pilotları ve psikolojik sorunları hakkında genişçe bir hikaye yayınladı . “Düşmanı” günlerce uydudan izliyorsun. Nasıl çamaşır astığını, nasıl çocuklarla oynadığını ve hatta yazın damda yatanların nasıl seviştiğini gözlemliyorsun. Sonra bir emir geliyor ve düğmeye basıyorsun. Gerçek patlama’ya 3 veya beş saniye süre var çünkü onbin km uzakta klimalı kapısı kapalı bir konteynerdesin, etrafın ekranlarla dolu. Dışarıya çıkınca hedef yöresinde gece ise senin çalışma alanında gece veya tam tersi. Barış içinde bir yöredesin. İşyerinden çıkıp mesai bitince az evvel 2-3 veya 15 kişiyi öldürdüğünün bilinci ile berbere veya manava gidiyorsun. Daha önce günlerce, bazen haftalarca uydudan izlediğin avını bir düğmeye basarak öldürmüş oluyorsun. Sözüm ona barış zamanındayız. Ölüm emrini verenler yargıç değil, uluslarası bir mahkeme hiç değil. Öldürülenin avukatı yok olayı sunan bir savcı yok. Psikolojik sorunlar bu \”pilotlarda\” da başlıyor er veya geç.
Amerika metrik olmayan tek büyük ülke. Geniş ve zengin bir ülke eski dünya ile mukayese edince inanılmaz boyutta bir israf ve tüketim toplumu. Farkında bile değiller.
Apayrı tüketim alışkanlıkları olan ve bu alışkanlıkları devam ettirmek politikacıların seçilip seçilmemeleri arasındaki farkı yaratacak bir sistem. Düzeni idare etmenin ötesinde bilinç ve cesareti olan liderler gerek ABD ye. Belki bir oranda da dünya kamuoyundan destek.
Alman Bankası Deutsche Bank skandallarla çalkalanıyor. Hasıraltı eden falan da yok. Para hırsından dengeye doğru adım atmak isteyen Deutsche Bank liderleri tepede helikopter ve onlarca savcılık görevlisinin merkez binayı basmasını konuşuyorlar. Sorun vergi kaçakçılığı. Almanlar durumu daha iyi izah etmek için Türkçe’den aldıkları bir tabiri kullanıyorlar: Balık baştan kokar. Bizdeki Üniversite giriş sınavları veya Deniz feneri veya Uludere olaylarında olduğu gibi olaylar ört bas edilmiyor. Kuvvet ayrılığı prensipleri geçerli. Kimse kimseyi bir yolsuzlukla savaştığı için vatan hainliği ile suçlamıyor. Bundan 40 yıl evvel sonra dışişleri bakanı ve başbakan olan Willy Brandt halbuki bazı çevrelerce vatan hainliği ile suçlanıyordu.