Ölümle hakkında yazınca , Martin Heidegger’in kulakları çınlıyordur. Alman filosof Yaşamın ölümün gölgesi altında veya hatta içinde anlamlı olduğu kanaatindeydi. İşin güzel yanı değil mi zaten piyango her an sana da çıkabilir diye yaşamak?
Ölüm kavramını 12 yaşına kadar insan yavrusu kavrayamıyordaha ziyade masalsı sihirli bir anlam yüklüyor çocuklar ölüme. “Annem ona kızdı diye öldü,” gibisinden. Ve “bulutların üstünden bize bakıyor” falan diye. Ölümü insan zaten tam olarak hiç anlayamıyor. Veya diğer bir deyişle ölümü tam anladığın zaman etrafınla paylaşmak için çok geç. Binyıllarca kültürler ölümü, masalsı, sihirli kılarak düzenlerinin varoluşlarını veya çıkarlarını haklı olarak koruyarak izah etmeye çalışmamışlar mı?
Bu yazıda biraz hekim, hemşire kuruluşları olsun umarım ülkemizde de kurulacak ve hükümetleri yönlendirecek olan sivil toplum örgütleri olsun ve ilgilenen kişiler için onurlu ölüm hakkında biraz daha ayrıntıya girerek bilgi paylaşmak istiyorum.
Ölümcül bir hastalığınız var, yaklaşık altı ay daha suni solunum ve beslenme ile yaşayabileceğiniz hekimlerce tahmin ediliyor. Artık bir daha rahatça yürüyemeyeceğiniz, kendi başınıza yemek yapıp yiyemeyeceğiniz gayet açık. Yeter hastana hekim dolaştınız ve hepsi ayni fikirde: Ne yaparsınız?
Franz Kafka veya Sigmund Freund bu duruma geldiklerinde dostlarından yardım almışlar. Bu bilinen bir gerçek. Aktif ölüm yardımını yapanlar da belli cemiyet dingin davranmış ve bir savcının işgüzarlığı ile karşılaşmamışlar.
Ötanezi veya onurlu ölüm diyince birkaç farklı şekli uluslararası yaklaşımda birbirinden ayrılıyor. Bunları bir kez Türkçe yazmakta da fayda var:
A) Aktif ölüm yardımı : hastanın belgelenmiş isteği üzerine hastanın tedavisinin kesilmesi veya uyuşturucu ilaçlar toksik maddeler verilerek yaşamın sonlandırılması. Uygulayan hastanın dışında bir kişi oluyor.
B) İntahar’a destek: Bir hekim veya başka bir kişi hastaya ölüm için gerekli ilaçları temin ediyor ve hazırlıyor, hasta kendi ölümünü kendisi başlatıyor.
C) Pasif Ölüm desteği: Burada hastanın ölümünü önleyebilecek teknik cihazlar suni solunum, suni beslenme diyaliz vs artık hastanın isteği üzerine uygulanmıyor.
D) Dolaylı ölüm yardımı’ nda gene hastanın isteği üzerine yaşamı kısaltabilecek dozda ağrı kesici türünden ilaçlar hastaya veriliyor bu nedenle ölümün yakınlaşması ise bilinçli olarak kabulleniliyor.
Bilinçli bir genel uygulama olmamasına rağmen bizde ve diğer ülkelerde üstteki her türün uygulandığını emekli bir dahiliyeci olarak rahatlıkla söyleyebilirim.
Genelde ise Aktif Ölüm Yardımı Hollanda hariç yasak ama Hollanda ve İsviçre’de hertürlü yardım cemiyetçe kabul ediliyor. İsviçre de bir nevi cemiyetsel ikiyüzlülük olarak da adlandırılabilir.
Ama genelde yaklaşım hasta’nın yaşamı kendisinin ve onun istediğinden emin olunduktan sonra hiç kimsenin kararına saygı göstermemek gibi bir hakkı yok.
Tabipler odasının atadığı bir hastayı tanımayan bilirkişi ile hastayı tanıyan iki tanık olduktan sonra genelde birçok ülkede BCD şıkları Hollanda’da ise A şıkkı da uygulanıyor. Neden?
Yaşamınızın son günleri ve ayları en fazla para harcadığınız sadece sizin değil cemiyetin de en fazla para harcadığı süreç.
Hekimler ölümü düşman olarak görerek yetiştiriliyorlar. Hasta ölünce söyledikleri kelime “ kaybettik” oluyor. Halbuki eğitimimizde ölümün doğal bir süreç olduğu bize öğretilse çok daha farklı yaklaşabilirdik.
İnsan hekim olarak yaşatmak için eğitiliyor herhangi bir şekilde düşünmek ve karar vermek için değil. Kısmen de doğru bu yoksa kısa zamanda hekimi karar mercii haline de getirebilirsiniz bir gece yoğun bakımda ilk kez karşılaştığı bir hastaya müdahale ederken.
Ötanezi veya iyi ölümün veya isteyerek ölümün kıstasları ise bambaşka.
Tarih boyunca hurafeler ve çeşitli kastlar ölümü tabulaştırmış ve burdan çıkarf sağlamaya çalışmışlar bundan yüz- yüzelli sene öncesine kadar tüm dünyada beden tanrının malı sanıldığından otopsi yapılamıyordu ilk bilim adamları ancak şahsi riskler alarak otopsiler yapabildiler bunları kısmen Önyargılar güzeldir (AŞİNA) veya Kuğu Şarkısı kitabında yazdım.
Önümüzdeki günlerde ABD de Oregon’da bu konuya yaklaşımın nasıl olduğunu yazacağım. Umuyorum bizdeki tabip odaları bu tür konularla ilgilenerek hükümetleri yönlendirirler. Ölüm hakkında yazarken bile iyimser olmak gerek değil mi?
Bu arada “ölüm denen olayın tıbbi tarifi de değişiyor. Ben en fazla 6-7 dakika beyin oksijen almazsa beyin ölümü gerçekleşir diye öğrenmiştim. Şimdi ilk yardımda dakikada en fazla 7-8 nefes vermek ve kalp masajı yanısıra yapacağınız ilk şey tabii ilkyardıma haber vermek ve evdeki derin dondurucudaki tüm dondurma, sebze gibi şeyleri hastanın kollarına ve bacaklarına koyarak hastayı tercihan 32 dereceye kadar soğutmak. Bu şekilde daha uzun süreler beyin ölümü gerçekleşmeyebiliyor.