Emre Oktay’ın babası Yassıada’da işkence edilerek öldürüldü. Kendisi benim sevdiğim, kader arkadaşım. Yani bizlerin olaylara bakış açısı, ANAP AP DYP ve de AKP yi aşacak kadar güçlüdür son tahlilde. Geçen yazının altına “siz anlarsanız anlayın, anlamazsanız biz anlıyoruz AKP gerçeğini “ mealinde birşey yazmış. Önemsedim ve kendisi ile konuştum. Bence ortada artık AKP gerçeği diye birşey yok. Erdoğan gerçeği var. Erdoğan da kendi eğitimi doğrultusunda giderek otoriterleşen, pederşai (veya babaca) yönetim demek. Lider konusunda ayrı fikirlerdeyiz. Anlaşamadığımız tek konu bu liderin vakti doldu ve kısmen faul yaparak ve zarar vererek mi iktidarda kalmak istiyor, yoksa vakti dolmadı mı?
Kültürel olarak belki de haklı, bilemiyorum. Ekonomik açıdan sanki Emre Bey haklı gibi. Ben \”bardak dolmadan önceki damlalar\” ile idare ediliyoruz diye tedirginim. \”Testi çatlamadan\” tedbir almak gerekir fikrindeyim.
Meseleye biraz daha derinden, kültürel açıdan yaklaşarak, sizinle fikirleşmek isterim: Siz veya Sen konusu birincisi!
Almanya’da çırağa, 16 yaşından sonra SEN diye hitabetmek yasaktır. Kişiliği gelişebilsin diye. Doğal olarak 18 yaşında oy veren vatandaş sorumlu vatandaş olarak algılanır. 16 yaşından büyüklerde ya konuşan iki kişi de “sen” veya ikisi de “siz”dir.
Bizde ise insan SEN dir. Ancak amir veya yetkili “siz”dir.. \”Büyüklerin senden daha iyi bilir\” diye yetiştirilir. Erdoğan şaşırıyor: “Başbakanı dinlemişler” diyerek. Başbakanı dinlemek, hele konu \”sıfırlamak\” ise, bence bir vatandaşın dinlenmesinden farklı değildir. yani şekildeki hata\’dan ziyade, içerik önemlidir.
(Bu kaba çerçeve içinde artık kuzeyde her seçmenin SEN olma trendine derinlemesine değinmiyorum. O apayrı bir akım ve o zaman Başkan da sen, yani İngilizce’deki gibi her insanın “sen “ veya “siz “ (you) olması ve süreç içinde diğer kelimenin (thou) kelimesinin yokolması. Avrupanın kuzey ülkelerindeki trend siz kelimesinin azalması yönünde , İngilizcede ise “sen” kelimesi kayboldu.)
İkinci kültürel konu ise tüm Akdenizde görülen ama bilhassa Türkiye’ de bariz olan olay “sulandırmak”! Genlerimize işlemiş bir davranış biçimi. Hafif bulutlu gözlerle, masumca bakarak anlamazdan gelmek, biraz geçiktirmek vs. Çocuk eğtimimizde de bu böyle, iş hayatımızda da. Gereksiz israf gibi gözükse de kesin kural olmadığı gerçeğinin bir dışavurumu. Batı ülkeleride evet deyince \”evet\”, hayır deyince \”hayırdır\” genelde. Bizde biraz israr, biraz anlamamak epeyce daha yaygın.
Ben bu “sulandırmak” olarak isimlendirdiğim davranış biçimini yüzyıllarca Anadolu’ya has işgallerde kimliğini ayakta tutmak ve mutlak gücü aşma gereksinimin doğurduğuna inanıyorum. Bakın, İngiltere’de son işgal 1066 yılında olmuş. Sinyalizasyon bambaşka gelişmiş: sen / siz farkı kaybolmuş. Bize ise öyle değil, habire işgaller, sonra darbeler vs.
Bu “sulandırmak yaklaşımını\”, iyi veya kötü diye de yargılamıyorum. Sadece bazı konuların tekrar tekrar söylenmesi veya şiddete kaçan yaklaşımları da, gürültü yanısıra beraberinde getirdiğini, korkarım saptamak gerek.
Şimdi Emre bey ile ekonomik yaklaşım, gerçekleri görüş , vatanperverlik açısından pek bir fazla farkımız olmadığına göre, son olayları ve Erdoğan gerçeğini neredeyse 100% farklı değerlendirmemiz sanki bu giderek otoriterleşen pederşai yönetimin gerekip gerekmediğinde düğümleniyor.
Laf aramızda, ben de pederşai yönetimin gerekli olduğu ve hocaya, lidere, başkana saygı ve itaatin gerektiğinde hemfikirim. Başka türlü sadece kaos oluşur. Otobüsü son tahlilde tek kişi kullanır. Ama bir süre için şöfördür. İnsanüstü falan da değildir. Hoca, lider , başkan veya şöfür çağımızda bir süreç için seçilir. Kendisine gülebilme yeteneğini kaybettiği zaman ve sonsuza , ölümüne kadar söför olmak istediği zaman ve hele hele yolsuzluk yaptığı izlenimi var ise değiştirilmelidir. Nokta.
Olmazsa ne mi olur? Korkarım şiddet tırmanır ve hatta hepimiz AKP yerine başka bir çatı arayışına geçmek zorunda kalabiliriz ülke olarak, bir süre sonra. Yazık olur, bu parti bu ülkeye çok anlamlı hizmetler yaptı. Uzlaşmak için bazen tevazu, dinginlik ve bir fani olarak geri çekilmek de gerekebilir. Eğer çok şahsi vehimler veya hırslar yok ise.
Afrika Atasözü: Bir yere çabuk gitmek istersen, yalnız git. Uzağa gitmek istersen, beraberce git. Ben ülkede sağın ve de AKP nin bir dönem kaybetmeyi bile göze alarak, uzlaşmacı yaklaşımı benimsemesini, ülkenin sağlığı açısından gerekli görüyorum. Erdoğan’ın bu denli konuştuktan sonra bunu yapabilecek kişilikte olduğuna da hekim gözlüğüyle bakınca da artık inanmıyorum. Giderek etrafında daha fazla \”evet efendimci\” ile giderek yalnızlaşmaya devam edecektir diye tedirginim.