Futbol bir savaş oyunu!

 

 

 

Bir düşmanı uçan bir silah ile canevinden vurmak! Hayatta kalma dürtüsü ile avlanma dürtüsü birarada. Ayni zamanda da düşmana karşı canevini savunmak. Kesin hayatta kalma dürtüsünün çiçek açışı. Eskiden yani bundan 15 bin veya 150 bin yıl falan önce bir kabile başka bir kabile ile savaşa tutuşunca herhalde erkeklerin % 40\’ı  ancak hayatta kalıyorlardı. Erkek için ölüm kalım meselesi olan savaş, kadınlar için sadece oğulları, kızları, eşleri ve kendi gelecekleri açısından ikinci derecede önemliydi. Sanıyorum o nedenle de erkeklerin futbol merakı hala daha bariz. Futbol ruhumuzdaki nedbelerden kalan bir savaş oyunu!

 

Bir balta, bir taş veya ok gökyüzünden düşmanın kalbinin içine, “kalesine” giriyor!

 

Almanya’nın ünlü antrönörü Sepp Herberger futbol tutkusunu “kimse nasıl biteceğini bilmiyor!” diye izah etmişti.

 

Merak ötesinde birşeyler olduğu kesin. Seyircilerin de cortisol ve testosteron hormonları sahada oynayanlar gibi, seyrederken artıyor araştırmalara göre. Gerçek yaşamda yapılamıyacağı kadar bağırma ve kendinden geçme halleri. Gerçek yaşamdaki gagalama sırası, kendini bir futbolcunun veya takımın yerine koyarak bir süre için tamamen unutuluyor. Fotbol hayat memat meselesi. GS nin bir maçını tv de izlerken bir taraftarın kolları dövmeli hollandalı bir futbolcunun son dakika gölünü “helal olsun sana o milyonlar!” diyerek alkışladığına şahit oldum.

 

Gerçekten de bir futbolcunun bir mühendisin, mimarın, hekimin, felsefe hocasının veya politikacının aldığının birkaç, kısmen birkaç yüz misli kazanması bu rahatlama için helal ediliyor geniş kitleler tarafından.   Ancak şarkıcılar falan o kazanç boyutlarına gelebiliyorlar.

 

Çocukken sekiz yaş büyük ağabeyim GSli, bir başka ağabeyimle yaşıt kuzen de sanıyorum Beşiktaşlı idi. Kısmen tehditle, kısmen cıklet falan vererek benim de o iki takımdan birini tutmamı isterlerdi. Tam olarak bir futbol takımı için celallenmenin ne olduğunu hiç tam anlayamadım.

 

 

Kızım Beşiktaşlı, oğlum ise çocukken cimbomluydu. O denli çok soru geldi ki sonunda “Adana Demirsporluyum” diyerekten sorulardan kaçtığımı hatırlıyorum. Bana ne yahu!

 

 

ABD\’deki deney neticeleri de Avrupa\’dan farklı değil,  Amerikan futbolunda takımı kaybeden seyirci % 16 daha fazla yeme krizine giriyormuş araştırmalara göre; Futbol\’daki kaybı, unutmak için.

 

Ne mutlu sonu artık ölüm olmayan bu “savaş sporlarını” seyreden ve kendisi yapmış gibi heyecanlanan taraftar için. Ayni zamanda insanlık için de, milyarlar TV başında dünya kupasını izliyorlar hatta final maçında geçen dünya kupasında 3 milyardan fazla insan televizyon başında imiş. Her takım da \”bizim\” takım oluveriyor. Musleralı Uruguay bizim takım, Mesut Özil’li Almanya bizim takım, birisi bir şekilde bizim takım, artık bu küreselleşen dünyada!  Ruhumuzdaki savaş nedbelerini tedavi ediyor futbol!

 

Bir kez Almanya’da futbol maçına bir sosyal eğitim eksikliğini  gidermek için gittik. Kafaları traş edilmiş, bira kokan insanların arasında stadyuma giriş ve çıkışı çok ta keyifli olarak algılamadım. Bir kez de Trabzonspor-Bursaspor maçına gittim bir meslektaşın zoru ile.

 

 

Sonra birkaç kez oğlumdan esinlenip TV de futbol maçı izledim. O artık kombine biletli bir Akhisarsporlu olmuştu. Üçüncü seyrettiğim maç da bir Akhisarspor maçı oldu geçen sene.

 

Basket veya voleybol bence hala daha keyifli. Herhalde duyma özürlünün müziğe karşı tavrı gibi birşey, futbol özürlü yapımın bazen zevkle izlemek dışında futbola karşı olan tutumu. Fanatik falan değil taraftar olabilmek için bile  ruhumda birşeyler eksik.

1 thought on “Futbol bir savaş oyunu!”

  1. Pingback: Yaşasın Futbolda Mor Gücü « Mahmut Tolon

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *