Al Sana Genç Nüfus

Yaşlanan nüfus diye dillerine dolamışlar.
Filmlerde, reklamlarda inanılmaz bir gençlik fetişizmi. Bundan etkilenenler de genç gözükmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ya’hu yaşlanmak doğal bir süreç illa korkmak gerekmez. 75 yaşında sörf yapan da var, bisiklet binen de, dağcılık yapan da genç iken yapıyorsa, bunun yanı sıra epeyce genç iken de, yaşlanınca da düşünmeyi bilmeyenler var.

Artık yaşlı tabiri ve anlayışı değişti. 85 yaşında yaşlı deniliyor gari ve o yaşa kadar da sağlıklı olan kendi işini kendisi görebiliyor genelde.

Yaşlanan nüfusu bir öcü olarak görmemek gerek, bilakis toplum olarak faydalanabiliriz. Arabuluculuk ve uzlaşma konusunda, hukuk konusunda, eğitim konusunda. Zaman ile değişecek “emekli” anlayışımız burası kesin.

Efendim Almanya’da nüfus azalıyor ve ihtiyarlıyor diyorlardı. Al sana genç nüfus 800.000 ilticacı hepsi de genç. Kültürel uzlaşma olacak, oluşacak o veya bu şekilde.

Yüzde üç olan göçmen sorunu yüzde beş olunca ne olacak? O sorunun cevabını da yavaştan düşünme gereğini hissediyoruz. Daha adil seçim kanunları ve daha ferah bir hukuk sistemi üzerine kafa yoracağız yoksa sistemler çatırdayacak ve kısmen çökecekler.

Kendi türümüze hayran bir şekilde devam edemeyeceğiz ABD de olduğu gibi neredeyse her yüz insandan birini hapse atarak bir yere varamayacağımızı anlama sürecindeyiz.

Sürümüz gerçekleri görerek nüfusu azaltacak zaten ve nüfusun azalması için gereken düzenleme sadece ilk iki çocuğa teşvik ve üçüncüden itibaren maddi desteğin daha az olması. Zaten kimse politikacının sözüne bakarak çocuk yapma kararı vermiyor. Daha eğitimli olanlar zaten genelde 2 çocuğa bakıyorlar. iki çocuk ta zaten süreç içinde yavaştan nüfusun yavaşça azalması demek. Daha fazla nüfus ile doğal kaynakları tüketiyoruz, kaynaklara kendilerini yenileme süreci bırakmıyoruz. Geriye daha fazla teknoloji ile hızlı kaynak yaratma çabası kalıyor ve bu sarmal içinde daha fazla ana kaynak tüketir hale geliyoruz.

Çok çocuk sahibi olma aşiretlerde falan bir bereket timsali. Daha fazla güvenlik. Ama ayni zamanda öne doğru kaçış. Öne doğru kaçtıkça en bariz olan net büyüme şekli. Genç nüfus ekonomiyi hızlandırıyor. Daha fazla inşaat, daha fazla giysi. Yaşlandıkça daha stabil bir ekonomi oluşuyor. Biz bu daha az hareketli ekonomiye göre hesap yapmayı öğreneceğiz. Denge içinde yaşamayı öğreneceğiz.

Yaşlılığı ve ölümü kötü olarak görmek kültürümüzün şu anki bir yenilgisi. Ölüm yıldönümleri yerine belki doğum günlerini kutlayacağız belki de doğum günü ve ölüm gününü ortalayıp yeni bir gün oluşturacağız. Ölüm gününü kutlamak biraz putlaştırma gibi oluyor. Ben annemin veya babamın ölüm günlerini anmıyorum. Genelde onları özlememe rağmen. Celal Bayar’ın da ölüm günü dün idi. TV lerde falan fazla ses getirmedi. Sade bir tören yapılmış Umurbey’de. 103 yaşında cin gibi kafası çalışan bir insan idi. Benim babamdan 22 gün sonra öldü. Hekim olarak ilgilenemedim. Ve esasen sıcaktan ve kalp yetmezliğinden öldü rahmetli. O zaman daha erken haberdar olmadığım için üzülmüştüm. Prostat ameliyatından elli yıl kadar sonra kalan hücrelerin büyümesi ile tekrar bir tıkanma oldu ve sonda takıldığında 3 litreden fazla idrar çıktı. Ama artık çok geç idi. Her ölüm kolay olmayan bir ayrılış ama belki de bir ışığa kavuşma. Rahmetli ile nüfus konularını epeyce konuşmuştuk. Mesela annem ve babam hayatta olsalardı bana Mahmut Celal Bayar dan esinlenerek mi ismimi verdiklerini, yoksa babamın ailesinde Sultan Mahmut ile arkadaş olan bir dedem dolayısı ile mi verdiklerini sorardım. Bilmiyorum ve zaten önemli de değil. Hepsini rahmet ile anıyorum. Hepsini de zaman zaman özlüyorum.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *