Zenginlik,Yoksulluk ve Zaman

 

 

En zoru yoksulluk demişti bir yörük dostum. “Keçi olunca sorunu olur, koyun olunca sorunu olur, yoksullukta sorun da olmaz, açlık dışında ama en zoru da o.”

 

Dört çeker aracın çıkabildiği yere kadar çıkıp, bıraktıktan sonra traktörle 30 dakikalık bir yol ile yaylasına çıkmıştım. “Ağustos’un ikinci yarısı kış” dedi. Zaman zaman tipi bile olurmuş o dönemde. Mayıs ayından Ağustos 15 haydi bilemedin 20 sine kadar yaylaya gidiyorlardı.

 

Yoksulluğun bonkörlüğü müthiştir. Sonsuza kadar paylaşmaktır neredeyse. Misafirperverlik de yoksulluğun paylaşımıdır bir anlamda. Hep bilinçaltında vehmedilen eşitlik ile. Ve varsıldan ayni ruh haline girmesini güdüsel olarak çok da zarif bir şekilde bekleyerekten.   Bilinç düzeyinde olmaz bu iş. Bilinçli olduğunu söylemek kabalık olur ve hatta hatalı.

 

Varsıllık ise hayır diyebilmektir, hele hele projeleri anlatmak için zaman az ise veya beklentiler ve algılar farklı ise. En zor şey de karar vermek yanısıra hayır demektir. Çünkü er veya geç sessiz veya aşikar bir şekilde bazı talepler, beklentiler gelir.

 

Yoksulun varsılı yargılaması hep da zarif bir şekilde olmaz, bazen çirkef, bazen kaprisli ve tehditkar hal de alır. Kişisel bazda veya devletlerarası ilişkide en azından kolayca gönüller kırılabilir.

 

Tahiti’ye hayran olan batılılar örneğin Gauguin, Brando artniyetsiz güdüsel misafirperverliğe hayran olmuşlardır. Anlayamadıkları doğaçlama olan misafirperverlik ise her “beyaz’a” gösterilen misafirperverlikti,   ötesi zaten Tahitililerin çoğunun hayali ötesiydi. Brando’nun kızı da sonunda bu “cennette” intahar ederek yaşamına son verdi. Tahitililer ise özlem duydukları ülkelerden öte obezite tuzağına düştürler.

 

Maddiyat zamanı kısmen satın alabilir. Birikim zaman almış ise ve paylaşımda o zamana saygısızlık olur ise, uyum zordur.

 

Varlıklı ile paylaşım için zaman gerekir. Bir anlamda kültür paylaşımı, yani eğitim gibi. Bence  bir Efendi- Köle ilişkisinden ziyade gagalama düzeninin türümüze uyarlanmış bir ihtiyaç ilişkisi vardır.   Teknik imkanlar ile ve demokrasi ile günümüzde giderek yassılaşan bir etkileşim var.  Uzun vadeli ilişkide yoksulun ümidi azaldıkça tahammülü azalır ve hak iddia eder.   Kişiler arasındaki ilişkilerde de, nesiller arasındaki sessiz akitlerde de, işveren işçi anlaşmazlıklarında da zengin ve fakir ülkelerin ilişkisinde bu böyledir. Biyolojik huzur için sihirli rakam yüzde yirmi veya hatta yüzde on zengindir, yüzde on zengin ülke, yüzde on zengin insan. Bu oranlara demografik gelişmede dünyadaki zengin fakir oranlarını araştırarak varmış ve Kuğu şarkısı kitabında yazmıştım.

 

Adil dağılım huzur için en büyük güvence. Örnek alınacak kişilerle birebir eğitim, etkileşim mümkün ise, sürü güdümüz ile, huzur içinde birikim için zamana gereken saygıyı gösterebiliyoruz. Orta sınıfın önemi bu bağlama görevinde. Sürü örnek aldığı ve yeterince örnek alacak öncü bulduğu sürece sabır gösterebilir.

 

Daha aktif daha zeki daha iyi eğitimli güven için daha fazlasını alabiliyor ve bu toplumsal dengeyi bozuyor. Zenginler kendilerini “güvenli” alanlara hapseder hale geliyorlar. Bu zenginliğin birey veya devletlerde toplanmasını bir anlamda bireyin obezite hastalığına benzetiyorum. Sadece ABD deki israf diğer ülkelerle mukayese edince şaşırtıcı boyutta! Ürkütücü olan kapitalin daha güvenli diyerek zengin ülkelere kaçışı. 1961 de ölen BM Genel sekreteri Dag Hammarskjöld bu kapital kaçışını hastadan sağlıklıya yapılan kan nakline benzetmişti.

 

 

Dünya’da şu an oluşmakta olan %1 zengin ile ise ne kadar hayranlık ve özlem olsa bile zaman kavramını daha az varsıllar ile paylaşmak zor olduğundan tehlikeli. Para ile zaman satın alınabilinir mi? Evet, belki anında değil ama süreçte kesinlikle paranın bir değeri de zaman satın alabilmesindedir zaten.

 

Saadece maddiyatın dağıtımı ve hamaset ile belirli sınırlar içinde daha fazla huzur elde edildiği sanılabilir ama bu bir öne doğru kaçıştır. Sürünün maneviyata ihtiyacını karşılayan belki yeni nüfus yoğunluklarına ve teknolojik gelişmelere adapte olması gereken inanç sistemleri ve eğitim. Düzen ve refah dağılımının daha yaygınlaşması ise zengin ülkelerin veya tekellerin ve megazenginlerin güvenliği yani çıkarları için elzem. Bunları farketmemiz de çözümün bir parçası, gelecek yazımda neden çözümün ortasında olduğumuzu anlatacağım.

1 thought on “Zenginlik,Yoksulluk ve Zaman”

  1. Evet,ulkelerin egitim indekslerine bakicak olursak,refah,mutluluk ve guvencenin en fazla oldugu ulkeler egitim indeksinin .90 ve uzeri olanlar,yani Danimarka,Yenizellenda,Avustralya,Netherland gibi.Yani,EI’i .6 kusur olan ulkemizin biraz yol katetmesi gerekiyor.Ne yazikki begenmedigimiz Saudi Arabistan bile bizden fazla artirmis egitim index lerini son otuz yil icinde.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *