Sürü büyümüş ve bölünmüş, nesiller sonra vadide olanlar, dağda olanlardan farklı lehçeler konuşmaya başlamışlar. Göçlerle lisanlar daha da farklılaşmış.
Farklı kıtalara dağılmışlar. Buz çağından sonra insanların yoğunca yaşadığı Avrupa’dan Amerika’ya göçenlerin buldukları bakir topraklarda kurdukları devlet en fazla masalın anlatıldığı, en renkli hikayeleri üreten ülke olmuş. Diğer insanlar onlara gıpta etmişler. Onlar da bu coğrafya sayesinde ürettikleri ile gurur duymuşlar ve kendilerini diğer insanlarda neredeyse farklı görmeye başlamışlar. Ama mal ayni mal esasında ve bu malın esasında ezberler var.
İnsanların beyninde hangi iş daha fazla yapılırsa, hangi yemek daha sık yenilirse, hangi fikirler tekrar tekrar konuşulursa beyindeki sinir bağlantıları bir otoyol halinde genişlermiş. Tıpta bu bağlantılara nöron ağları denilirmiş. Halk ağzında da buna alışmış kudurmuştan beterdir denilirmiş.
İnsanlar saf ve iyi niyetli olmalarına rağmen bazı fikirler tekrar tekrar tekrar ezberletildiğinde bu fikirlere inanırlarmış. Bir süre sonra dünyayı sadece bu fikirler çerçevesinde algılayabildiklerinden bir fikir uğruna başkalarını öldürmeye bile hazır hale gelirlermiş.
En güzel masalları uyduran yeni dünyada da bu böyle, en eski fikirlerin çıktığı orta doğuda en küçük gruplarda da ayni fikirleri dinleyerek büyümüş insanlar da birbirlerine girerlermiş.
Böylesine inanılacak nöron bağlantılarının oluşması en az 3 hafta kadar sürermiş. Yani üç –beş ay yoğun beyin yıkanması ve bombada bir çözüm gördüğüne inanmak ve aniden “normal” olarak sınıflanacak bir insan bir canlı bomba haline gelirmiş.
Bir varmış, bir yokmuş. Hikaye böylesine devam ederken bir şekilde gene eski ezberler ile saf tuttuklarına inanlar yoğun basın yayın bombardımanı ile halklarını bir kaç ay içinde “diğerlerine” kötülere” farklılara karşı itiraz etmeden savaş edecek bir ortama bile sokacaklarını bilirlermiş.
Esasen aptal bir tür olan insanlar artık savaştan – her ne için savaşılırsa savaşılsın zararlı çıkacaklarını anlayacak kadar deneyim sahibi olmuşlar ama açgözlülük inat gibi insani zayıflıklarına ve üstün oldukları yanılgılarına ve alışkanlıklarına mağlup düşüp habire yenildikleri, yani zararlı çıkacakları savaşlardan medet umar hale gelirlermiş.
Bu hikaye ne kadar mı sürecek? Korkarım birkaç yüzyıl daha bu tür açıklayıcı metinler okullarda açıklamalı öğretilmedikleri sürece ve eski ezberler ve hamaset insanlara öğretildikçe bu böyle gidecek.
Şöyle bir haberlere bakıyorum da, eğleneyim mi üzüleyim mi şaşırıyorum.
Rize’de bir polis memuru Atatürk heykelini rehin almış ve \”Putlara tapmayın\” diye bağırmış.
Kocaeli’nde bir düğünde kim halay başı olacak diye kavga eden gençlerden biri arabasına binip diğerlerini ezmiş.
Sadece bizde mi? ABD de ezildiğine inananların silahla okulları falan taradıklarını sıkça okuyoruz.
Fransa’da Calais’de göçmen kampında olanlar bu günlerde yaygınca basında.
Malzeme bu. Ne yapmalı? Eğitimde eski ezberlerden vaz geçmeye yönelmeliyiz! Yöneliyor muyuz? Hayır bilakis eski ezberlerden medet umuyoruz. Ama umutlu mu olmalıyız? Evet, çünkü artık bir sürü yönlendiren ve dezinformasyona yönelik haber yanı sıra aklı selim de paylaşılabiliyor ve insanlar basit doğrular çerçevesinde saf tutmayı bilen ve bir kez inanınca yüzyıllarca saf tutmaya muktedir yaratıklar. Teknoloji eğrilerin yanı sıra doğruların da yayılmasını sağlıyor.
Mahmut Hocam bunlara katılmamak elde değil. İnsan’dan Allah bile şikayetçi (Ahzab Suresi 72.Ayet) Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ancak onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahildir. İnsan olmak kolay değildir!!
2016-10-25 7:58 GMT+03:00 Mahmut Tolon :
👏👏👏👏👏👏👍👍👍👍👍
25 Ekim 2016 Salı tarihinde, Mahmut Tolon yazdı:
Tüm sayfanın pessimizmini, sondaki 3 satırlık optimizm gideremiyor!Nıdecez şindi?