Yaşam’ın Yeni Tarihi

Peter Ward ve Joe Kirschwink   tarihe yepyeni bir bakış açısı getiriyorlar. Burada mıknatıs ve demir oksid molekülleri var ve tabii oksijen.

A new history of life yani \”Yaşamın Yeni Tarihi \”isimli kitap tabii sultan palamut’un veya aziz hamsinin kimi hangi savaşta yendiğini veya kimin hangi ayak oyunuyla bakan, başbakan, başkan olduğunu falan anlatmıyor. Daha ziyade anladığımız evrimin nasıl geliştiğini yepyeni bakış açıları ile irdeliyor. Bu bakış açılarını anlamak küresel ısınma ile savaş, bindiğimiz dalı kesmek vs gibi yaklaşımlara da ışık tutabilir. Ne zaman Türkçe’ye çevrilir bilemiyorum ama İngilizce bilenler internetten okuyabilirler, üç kuruşa.

Joe Kirschwink bir jeolog, Caltech de hocalık yapıyor ve daha önce dünyanın bir kartopu olduğuna dair bilimsel veriler ortaya çıkararak bakış açımızı sarsan insan. Peter Ward ise gene ABD batısında, Seattle da, bize dinozorların ölümü ve sonra büyük ve aptal hayvanları insanın nasıl tükettiğini anlatan paleontolog.

Bundan ikibuçuk milyon yıl önce artık oksijen üreten bakterilerin ortaya çıkması kabul edilen bir gerçek. Dünyanın ilk milyar yılında oluşan hayatın sporlar halinde marstan gelen meteoritlerle taşındığına inanıyor Kirschwink. Oradan gelme ihtimali yüksek olan milyonlarca ton meteor var dünyada. Bu konulara Önyargılar, Kuğu şarkısı veya Bias kitabımda da değinmiştim. Atmosferini kaybeden Mars’dan da yaşamın bize gelmiş olması mümkün. Zaten yıldız tozundan oluşuyoruz tezine meteorlarda bulunan amino asitler de tanık.Kitap atmosferdeki oksijen oranı ile yaşamı bize bir melodi gibi anlatıyor. 250-300 milyon yıl önce havadaki oksijen oranı %13 e düşünce canlıların hayatta kalmaları epeyce zorlaşmış.

Oksijen oranı bazı dönemlerde ise % 30 a kadar çıkmış (şu an %21). Tabii heyecanla bu evreler hakkında okurken milyonlarca yıl bir dönem olarak bizim belki de zor anlayacağımız ve fani yaşamlarımız ve hatta türümüzün yaşam öyküsü   için bile (yaklaşık 200 bin yıl) çok çok uzun zamanlar.

Bundan yaklaşık 2.4 milyar yıl önce kartopu gibi olan dünya volkanlardan çıkan gazlar ile yüz milyon yıl gibi bir süreçte sera etkisi ile tekrar ısınmış ve bu sefer cehennem sıcakları başlamış. Kirshwink\’e göre taşlar bize bu olayların hikayesini dilleri döndüğü kadar anlatıyorlar.

\”İdeal\” oksijen ve ısı oranları yakalanan Kambriyon sürecinde ise canlı sayısı patlama gibi artmış. Burada bol sayıda ortaya çıkan trilobitler tanınan bir örnek. Bu evre ile ilgili bir anımı da  anlatayım: bundan on yıl kadar önce \”yaşgününe ne istersin?\” diye soran kızıma \”bir trilobit fosili \”demiştim. Kızım da bulup, alıp, bana yollamıştı. Ben de derslerimde ilk kesicilerden ve çeşitli müzelerden aldığım fosilleri öğrencilere verir ve elden ele dolaştırıp bakmalarını isterdim.   Ders sonunda da tekrar çantama koyup eve getirirdim. Ders çantamda duruyordu, bir mamut dişi, bir trilobit, Cezayir dağlarında bulunmuş bir deniz salyangozunun kesiti, Alman dağlarından, Neanderthal kuzenlerimizin kullandığı ilk kesici taşlardan biri. Derse katılan kırk kadar öğrenciye iki yıl evvel gene elden ele dolaştırmaları için bunları verdim. Zil çaldı, bir kısım öğrenci dışarı çıktı. Trilobit yok. Kalan öğrencilere benim için önemini anlattım vesaire ama ne fayda. Bir öğrenci anlaşılan çok beğenmiş ki trilobit fosilimi iç etmiş. Sonraki derslerde de söyledim ama ses yok. En azından belki bir öğrencinin (trilobiti çalanın) inşallah bu dönemi iyi öğrendiği buruk hissiyle ders yılı bitti. Belki bu yürütme öyküsü bir kaç okuyucunun da bu dönemi anımsamasına yardımcı olur.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *