Yalan

 

 

Yalan söylemenin zararları ilk kitaplardan beri ana konulardan biri. Ama insanlar yalan söylemeye de devam ediyorlar. Yalancı olarak bir kişinin isminin çıkması ise kötü bir şey.

 

Ben köy yerinde daha fazla şeffaflık olduğu için daha az yalan söylendiğine inanıyorum. Şehirlinin idman yapmak için daha fazla imkanı var.

Yalan deyince sadece etrafa söylenen değil insanın kendi kendisini aldatması da çok önemli bir gerçek. Bunu hep yapıyoruz ve farkında bile olmuyoruz.

 

Kuğu şarkısını yazarken hafızamdan yazdım sonra gerçekleri araştırınca hafızamın ne denli yanıldığını gördüm. Örnek benim cerrahi hocamın ilk karaciğer transplantasyonlarından birini yaptığı olarak aklımda kalmış. Bonn Üniversitesi kliniklerinde o denli heyecanlı bir hava vardı ki!  Sonra yazdığımı araştırınca gördüm ki ilk falan değil. Evdeki kütüphanede temizlik yaparken gördüm ki birisine 1000 TL borç vermişim. Zaten alamayacağım kesin ama on bin olduğuna yemin edebilirdim yazılı kağıdı görmesem. İnsan kendisini de kandırıyor. Ve bir şekilde de izah edebiliyor. Zaman geçti enflasyon oldu o zamanın bin Tl si “şimdidin on bini” falan diye ama ben her hatırladığımda o zamanın on bini diye hatırlıyordum yahu! Yazılmış kağıdı görmem beni doğrulttu tabiri caiz ise ve bu nedenle söz uçar yazı bir belge olabiliyor.

Ama yazarken bile gerçeği çarpıtmıyor muyuz?  Kadeş savaşı bundan yaklaşık 3300 yıl önce yapılmış, Mısırlıların ve Hititlerin kaynaklarında son derece faklı tasvirleri var savaşın.

Geçen hafta bilinçli öğrendiğim bir söz : savaşta ilk ölen gerçektir!

 

 

Çıkar olunca yalan oranı artıyor. Bunu her erişkin yaşamında yeterince fark etmiştir zaten güvendiğin usta hekim vs kendi gelirini arttıracak müdahaleleri öneriyor doğal olarak . Dolayısı ile molla kendini kolla.

 

Duke Üniversitesi hocalarından Dan Ariely MİT ce Princeton Üniversitelerinde bir araştırma yapmış. Kopya çekme imkanı çok olan ama denekler farkında olmadan çok iyi monitöre ettikleri çok seçmeli ikişer sınav yapmış bu üniversitelerde.   İlkinde normal sınav kağıtları verilmiş. Sonuçlar her iki üniversitede de normal oranda kopya çekilmesi. İkinci sınavda MIT (veya Princeton) ahlak kodu üzerine kopya çekmeyeceğime söz veriyorum diye bir ibare koymuş ve deneklerden bu cümlenin altını imzalamarını istemiş. Sonuç her iki üniversitede de ahlak kodu altına imza atanlar hiç kopya çekmemişler!

 

İşin komik tarafı MİT üniversitesinde bir ahlak kodu yok! Princeton üniversitesinde ise var ve her öğrenci ilk sömesterde bir haftalık bir ahlak kursuna katılmak zorunda! Yani bu tür kurslar hiç fayda etmemiş ama hemen sınavın başındaki yazı yüzde yüz başarı ile neticelenmiş.

 

Ariely araştırmalarında ülkeler kültürler arasında yalan konusunda bir fark saptayamamış. Ama gene de günde bir veya birkaç kez bu tür bir yoğunlaşma ve ahlak değerleri üzerine kafa yorma – örneğin ibadetin faydası aşikar.

 

Kültürlerimizdeki dinlerin verdiği ana yardımlardan biri de bu diye inanıyorum. En azından yalan ve gerçek arasındaki farkındalığa varmak açısından. Politikada seçmen kendi liderinin söylediği yalanı anlayışla karşılayabilirken “diğer partinin liderinin” yalanından rahatsız oluyor. Bir araştırma daha yapmış Ariely ve politikacılar mı yoksa bankerler mi daha çok yalan söylüyor sorusuna sonuçlar şaşırtarak “bankerler” diye cevap vermiş.

 

1 thought on “Yalan”

  1. İYTE de 2014 de ders verirken yoklama yapıyordum imza ile. Bir gün yaklaşık 35 kişnin olduğu sınıftan 50 küsur imza çıkmıştı, bir kaç tanesi değişik el yazıları ile çift olmak üzere. Bu da müslüman ahlakı ve Türk ahmaklığı. ulan şerefsiz, insan başkasının yerine imza atarken etrafına bakar, o kişi sınıfta mı diye. slm yb

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *