Hür doğdum, hür yaşarım!
Bundan daha büyük bir yalan olabilir mi? Hem hamaset, hem aptallığın beyanı böylesine bir laf salatası.
Doğduğun anda kıçına bir damga yapıştırılıyor. Din ise din, ırk ise ırk, kimlik ise kimlik veya basitçe konulan isim!
Ondan sonra yaşamın bu damgaları savunmak ile geçiyor. Hür falan da değilsin ayrıca!
Bu damgaları aşan, veya aşabilen veya aştığını sanan bireyler görgüden bahsetmeye başlıyorlar. Görgünün geniş bir başlık olarak ismi ahlak; sürtünme kaybını toplumsal yaşamda en aza indirmek için.
Görgü konusu önemli. Amaç kibirli bir türün mensubu olarak çoğu kültürde insanlar ile temas edebilmek. Ama bireyin ömrü yetmiyor her konuda “görmeye” veya gördüğünü anlayıp uygulamaya.
Vatan Haini?
Birey geleneksel yetişme sonunda “vatan uğrunda” ölmeye hazır. Bakın ülke nüfusuna: yaklaşık 120 yıl önce yaklaşık on milyon insan Anadolu’da yaşarken bir milyon Kafkasya’dan göçmüş. Kaçı ne kadar karışmış? Ailesinde Çerkez kanı olmayanınız var mı? En az bir yüzde on beş eder bu günkü nüfusta. Eh, bir on milyon “Kürt” var bugün yaklaşık. Ne kadarı “saf”(ne demekse), ne kadarı “karışık”?
Babam 1950 li yılların başında göçmen bir Türkmen grubun Doğu Anadolu’da yerleştirilmesinde tanık olmuş. 8 yıl sonra ziyarete gittiğinde Türkmen çocukların hepsinin Türkmence yanı sıra Kürtçe öğrendiklerini ama Türkiye Türkçesinden epeyce uzak olduklarını anlatırdı.
Bulgaristan’dan, Mora’dan, Arnavutluk’tan gelenler? Bosnalılar? Almanya’ya, İngiltere’ye vs. gidip eşini oradan seçenler, çocukları?
Demek ki “Vatan” da objektif bir kavram değil. Bugün “uğruna ölmeye” hazırsın, birkaç on yıl sonra bambaşka bir “toprak parçasını” , “savunurken” kendini bulabilirsin. Tabii “liderler” ülkenin savunma gereksinimini “teba”larına anımsatmaktan geri kalamazlar! Halbuki ben yıllar önce “savaş yasak” diye yazmamış mıydım? Takan yok! Yaklaşık iki yüz yıldır batılılarca yerleşim bölgesi olan 3.5 milyon nüfuslu Uruguay milli marşı : “Anavatan veya Ölüm!”
Görgü ise hiçbir zaman tam yazılamayan kurallar. Çünkü sürekli bir değişim içindeler. Genç yaşlıyı anlayamıyor. Kedi sahibi, kedisi olmayanları. Zengin, fakirin yanında zarureti bilmediğinden, görmediğinden kolayca “görgüsüz” olabilir. İngiliz “Japon” kültüründe veya tam tersi.
Çocuklarımızı evrensel bir görgü algısına doğru eğitmeyi hedeflemeliyiz en azından. Kıçımızdaki damgalara rağmen.
Ben Türk pasaportundan başkasını almadım. Benim temel eğitimim ve “damgalarım” öyle idiler. O şekilde kendim ile rahat ettim veya ettiğimi sandım.
Bu doğru ve farklı yapanlar “vatan haini mi?” Aman tanrım bu sığlıklarla düşünmemeliyiz artık! Ama daha birkaç yüz yıl sürer sanırım, bu dünyada o düzeye gelmek, eğer başkaca bir facia olup da “gelişmeyi” önlemez ise!
Özetle bir konuda çok görgülü olan bir başka konuda görgüsüz olabiliyor. Konu sadece bilgi değil, içselleştirmeyi de içeriyor. Fark bile etmeden kendi doğrularını savunuyor insan. Önemli olan “yargılamamak ve anlamaya çalışmak”! Sisifusun tepeye ittiği küre veya taş gibi, hep aşağı yuvarlanacak ve hep yukarı itmeye gayret edeceksin.
Mahmutçuğum,Sen, “görgü” konusuna taktın mı, nedir? Hayrola, bu konudaki kaçıncı yazındır bu? Yoksa, bizim ora halkı senin canını mı sıkıyor? Kalk gel buraya! Modalı kibarlar belki senin özlediğin halktır! Kaldırıma köpeklerini s…trıp temizlemeden bırakmalarından ve bu rahatlığa kızan diğer semtlerden gelenlere acıyarak bakmalarından başka zararlarını görmüyoruz. Hepsi, devamlı olarak geçmiş günleri överler; hani, kendilerinin vatandaş, diğerlerinin halk olduğu günleri! Son Oy sandıklarının sonuçları çok açıklayıcıdır! Alim Emre Kongar’ın da geçen gün ifade ettiği gibi, o kör olasıca İnönü, 1950’de “gizli oy, açık tasnif” getirerek, gül gibi memleketi, toprak ağaları ve dincilere teslim etmişmiş!Neyse, canını bunlara sıkma! Bu da geçer!Sevgi ve Özlemle,Umur
Pingback: Vatan ve Hürriyet « Mahmut Tolon