Astroloji, Akupunktur, Bio-resonans, Homoepati, Hipnoz, Muska

 

 

 

 

 

Genelde Okul Tıbbı bu tür şeylere çok mesafelidir. Mesafeli olması da bir anlamda görevidir. Bir anlamda da rekabet hissi de doğabilir ve aşırıya kaçabilir. Ama izninizle yukardaki başlıklara kısa kısa kökten bir okul tıpçısı olarak değineyim. Belki para öderken dikkatli olalım ama öldürmeyelim çünkü alçakgönüllülüğe çok ihtiyacımız var ve nereden çıkar yol bulabileceğimizi önceden bilemeyiz.

 

Önce Astroloji: ben inanmam, takip etmem, fakat düz mantıkla yaklaşayım. Bir kış günü kar altında doğum yapan bir canlının yavrusu ile yazın sıcağında doğan bir yavru arasında fark vardır yıldızların da yaz ve kış farklı olması doğaldır. Bu canlıların su elektrolit dengesinden, kanın akıcılığına kadar bir çok organ ve bilhassa beyinlerindeki bağlantılar mevsime ve daha uzaktan bakmayı deneyecek olursak yıldızlar ile bağlantılı olabilirler sadece bizim kaba algı ve ölçüm aletlerimizle (daha) ölçemiyoruz diye de yaklaşabiliriz. Aman siz siz olun falcıya ney para kaptırmayın derim.

 

En sonuncusu olan Muska da benzer kategoride bence. İnancın gücünü hiç bir zaman küçümsememek gerek.

 

Akupunktur ve Hipnoz ise bambaşka kategorideler, her ne kadar okul tıbbı hala bu iki metoda da çok çekingen yaklaşsa bile. Kısaca yeterince bilgimiz yok desek yeridir. Hipnoz adında bir kitabı genelde okul tıbbı rafında değil, büyü vs. gibi konulara yakın bir yerde bulursunuz.

 

Fransa’da canlılar arasında bir köprü kurulabileceğini iddia eden bir Alman doktor 200 küsur yıl önce günde 3000 bin kadar hasta bakmaya başlamış. Hekimler bu işe çok alınmış ve o arada Paris’te bulunan Benjamin Franklin’in de bulunduğu bir grup “bilim insanı” Dr. Mesmer’i şarlatan ilan etmişler.

 

Halbuki psikiatri stajım sırasında hipnozu tanıma fırsatı bulmuştum. Uykunun REM (Rapid eye movement) derinliğine benzer bir duruma bir çok insanı getirebilen bir metod ve öğrenme ve rahatlama açısından epeyce faydalı olabilecek bir yöntem. Bazı insanlar bu metoda daha yatkın, bazıları değiller.

Akupuntur ise binlerle yıllık bir Çin yöntemi, bazı uygulamalar ile ağrısız ameliyat bile yapmak mümkün. Bu metodu da Çin Bilim Akademisinin  davetlisi olarak 1991 de gittiğim Beijing’de inceleme fırsatı bulup, çok etkilenmiştim.

 

İnsan kendi bilmediğine, yabancı bulduğuna güvenemez ve bu da esasen doğru bir yaklaşım. Ama bazen de “içimizdeki eczane” isimli yazıda bahsettiğim gibi önyargıları aşmak gerek. Bir “meslektaş” hipnoz vs. ile senden fazla para kazansa bile!

 

Geriye kaldı Homoepathi ve Bio Resonans. İkisi ile gönül vererek uğraşanlar var ve bence ikisi de en azından bir hekim gördükten sonra tercihan hekimlerce uygulanmalı. Nasıl bazı dalga boyu ile bardak kırabilirsek ve nasıl suyun hafızası diye bir fenomen bir şekilde var ise hangi dalga boyunun nasıl bir etki yaptığını basitçe bilmiyoruz. Ben bu metodların okul tıbbı çerçevesinde de araştırmaları gerektiğine inanıyorum. Bundan 150 yıl önce Organon kitabını yazan Alman Dr. Hahneman birinin öncüsü olmuş. Bu adama ayni zamanda “Placebo” kelimesinin de yaratıcısı. Saygın bir hekim olarak yaşamış.   Bir Amerikalı mucit olan Royal Raymond Rife ise 1930 larda olağanüstü bir mikroskop geliştirmiş ve sonra bio resonans ile tüm kanser illetini çözdüğünü düşünecek kadar genel tıbbi bilgisi olmadan olaya girişmiş ve şarlatan damgasını yemiş. Başlangıcı ne şekilde olursa olsun ses dalgalarının veya titreşimlerinin anlamlı bir etkisi oluyor. Bunlar ile bazı hücreleri, mikropları öldürmek mümkün. Bu konulara zaman harcanmalı ve araştırmalı diye düşünüyorum.

 

Ölümsüzlüğü bulmak şu an için mümkün değil ama insanın son iki veya üç yılını ne şekilde geçireceği de ve bir iki sene daha uzun mu yaşayacağı veya erken mi öleceği çok önemli olabilir.

 

Örneğin sadme dalgalarını denizdeki dalgalara benzetebiliriz. Suyun içinde dalga akar gider ama bir taşa çarpınca kırar. Böbrek taşları da o şekilde ameliyatsız kırılabiliyor. Ameliyatı yapan ve çocuğunun okul taksitini veya yazlığının parasını muayenehanesinde kazanan bir hekimin de bu metodu kötülemesini anlayışla karşılamak gerek, ben bu konuda bir kitap bile yazabilirim.

 

Gene de şu anki bir çok konuda cahil ve karanlık zihnimizle son iki metod (bioresonans ve homoepati) ile yapılan veya “denenen” tedavilerin de sigortaların karşılamaması gerektiğine inanıyorum. Hekimlerin elinde olması gerek derken çok mu tutucu davranıyorum bilemem. Devlet ise herhangi bir gelirin vergisi ödeniyorsa bu işlere mesafeli durmalı diye düşünüyorum. Yani  bir savcının  karar verebileceği şeyler değiller.  Keşke çok daha fazla araştırma yapacak imkan olsa da bu konular üzerine gelirden uzak ve mümkün mertebe bağlantısız bir şekilde daha fazla bilimsel çalışma yapılabilse.

2 thoughts on “Astroloji, Akupunktur, Bio-resonans, Homoepati, Hipnoz, Muska”

Leave a Reply to sedefinaa Cancel Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *