Yaşımın tekrar sayılmasını talep ediyorum! Geçersiz yıllarım olabilir!
ABD ile başlıyayım: Bol demokrat aday var ama demokratlar arasında 3-4 tanesi öne çıkıyor: seçime 2 yıldan az kaldı. Sonra İstanbul hakkında!
Mayor Pete Buttigieg 37 yaşında, solak, çok iyi okumuş 7 lisan bilen bir insan. Afganistan’da askerlik yapmış. Piyano çalıyor. Indiana eyaletinde (Başkan yardımcısı Pence in memleketi) yüz bin den az fazla nüfuslu bir kentin belediye başkanı olmuş 27 yaşında. İkinci dönem seçimi arifesinde çıkıp halkına homoseksüel olduğunu anlatmış ve hayat arkadaşı ile evlenmiş. Yüzde seksen oy ile tekrar seçilmiş.
Dün Öcal Uluç ve Yusuf Hallaçoğlu ile öğle yemeği yedik, yerel ve dünya politikasına değindik. Uluç, Buttgieg için “Onu seçtirmezler Amerika’da!” dedi. Emin değilim. Dünya hız ile değişiyor. Diğer genç Teksaslı sempatik adayın (Beto O’ Rouke) pabucu dama atıldı. Hem senatörlük yarışında Ted Cruise a karşı kaybetti memleketinde, hem de genç ve sempatik olmak dışında söyleyecek fazla bir lafı yok.
Şimdilik en yaşlı aday Bernie Sanders önde götürüyor yarışı ama hemen arkasında Kaliforniya Senatörü Kamala Harris var. Eyalet başsavcılığı yapmış, karizmatik. Anne Hintli, baba Jamaikalı. Sempatik bir aday. Adaylık yarışı bunlar arasında olacaktır diye düşünüyorum. Obama’nın Başkan yardımcısı Joe Biden daha aday olmadı. İsteyecektir ama sonunda olmayacaktır. Olursa da seçilemeyecektir diye düşünüyorum.
Trump traumasından sonra oradaki halk uyandı.
Bizde de acep Erdoğan traumasından sonra halk uyandı mı? Sanıyorum evet.
Bizim yerel seçimden sonra :
İnternetten:
*Yaşımın tekrar sayılmasını talep ediyorum! Geçersiz yıllarım olabilir!
(Çok beğendim bunu! Kime dilekçe vereceğimi bir bilsem?)
* Endişeye gerek yok! Bismillahirahmanirahim. Oylar bir de Arapça sayılacak!
İşin cılkı çıktı.
Politik bir aileden gelip nasıl da bu kadar apolitik oldum kendim bile hayret ediyorum.
Yerel seçimden 15 gün önce hangisi “Cumhur” hangisi “Millet” olduğunu bile bilmiyordum ittifakların. Sonra bir seçim anketinde İzmir İstanbul sonuçlarına bakınca çözdüm olayı.
Köken olarak Demokrat Partili olduğumdan önce Erdoğan’ın seçimine sevindim.
Sonra birkaç gözlemim ve tespitim oldu:
Bilgi ve eğitim seviyesi çok düşüktü. “3 çocuk” söylemi okumuş etmiş bir insanın söyleyebileceği bir şey değil idi. Eziklerin umudu idi. Köpükten pay alma hırsını içinde barındıran peşinde idi. Sürünün çobanı olmak için fazla da eğitime gerek yok idi zaten. O çoban belli hassasiyetlere saygılı olduğu süre.
Gül Cumhurbaşkanı iken bile Başbakanından bariz bir şekilde çekiniyordu. Bunu TV lerde bile beden dilinden anlamak mümkün idi.
Psikolojik yaklaşımı normal limitleri aştı ve o denli ki Türk Tabipler Birliği psikolojisi hakkında bir yayın yapma gereği duydu.
Toplumu birleştirici hali azaldı bölücülük yanı arttı. Gezi eylemlerinden sonra birleştirici hal tamamen kayboldu. Böl ve yönet yaklaşımı tehlikeli oldu artık. Ama halk seçiyordu. Ortak akıla güvenirim.
Hürriyetin satışı ile birlikte ülkemdeki gazeteleri okumayı bıraktım.
Son seçimlerde artık “liderinin” yaklaşımını ve düzeyini halk da anladı. Eğitimsiz , çok hırslı bir insanın trajedisi ve korkarım bundan sonra dikiş tutmaz ve aşikar bir çıkarcılık. Adil olamayacak kadar güce tutkun. Her işte bir hayır vardır. Tekrar seçim olsa İstanbul’daki fark 15 bin değil 150 bin olur. Binali Yıldırım hakkındaki düşüncelerimi OGS HGS yazısında yazdım. Bu seçim trajikomedisini tek cümle ile çözebilir. Ama ondan çıkıp, “ben yenilgiyi kabul ediyorum” diyecek asaleti, adaleti ve Erdoğan’a karşı çıkacak cesareti bekleyen yok herhalde, değil mi?