
- Mayıs 1960, artık herhalde açıkça yazmakta bir hata yoktur, “dış güdümlü askeri darbesi” yok hükmünde sayıldı. Bu ülkemiz için bir devrim niteliğindedir. Hala eski DP’lileri mezarlarında çıkartıp, çıkartıp asmak isteyen bir zihniyet yok değil. Ama giderek kemikleşmiş kifayetsiz muhterisler gurubu olarak tarihe kavuşuyorlar.
Tabii bu tür bir “yok hükmünde” sayılması ve bir komisyon kurup tazminatalara karar verme iradesini dile getirenlere bu darbenin mağdurlarından birinin oğlu olarak şükran borçluyum.
Dp’lilerin akrabaları aralarında haberleşirken, genel kanaat ilk başta: “devletimden bir tazminat istemiyorum, hele şu sıkışık anlarda” dan, “herkesin tazminat komisyonuna başvurması nezaket gereğidir” şekline dönüştü. Doğrusunu isterseniz \”kim başvurursa o alır, başvurmayanın hakkı da başvurana verilir\” gibisinden de bir şayia da olmadı denemez. Benim bildiğim birkaç aile ki biri Celal Bayar’ın ailesi tazminat istememe ve başvurmama konusunda kararlı gibi. Çok büyük paralar istenmesi gerektiğini savunanlar var, ama çoğunluk komisyon ne karar verirse alıp bir hayır işinde bağışlamak olarak yaklaşıyor.
Esasında bu devletin bir özrü ve özrü kabul etmemek de zarif olmaz diyenler var. Diğer ülkelerden Almanya’yı örnek göstereyim. “Biz özür dilemeyiz” dilemesek de bedelini öderiz yaklaşımı bizim kültürde mevcut, Almanlar özür dileme konusunda daha rahatlar. Özür dileyip tazminatı da ödüyorlar. Willy Brandt Polonya’da bir anıta çiçek koyduktan sonra diz çöküp “resmen” özür dilemişti. O zamanın Almanya’sında da o Başbakanken bile “vatanhaini” diyenler çıkmıştı. Tabii böylesini 30-60 yıl sonra olan hadiseler de şahsi özür değil devletin manevi bir özrü mevzubahis. DP liler arasında o zaman ki \”işbirlikçiler\’in ailelerine de \”tazminat\” ödeneceğinden muzdarip olanlar var. Bu tazminatın darbe sonrası zengin olanlardan alınması gerektiği gibi ütopik düşünenler de yok değil.
Balyoz Ergenekon davalarında mağdurlar için tazminatlar ödendi. Kabaca maddi kayıp kadar manevi tazminat ödendi. Maddi kısmı ne olursa olsun hayatını kaybedenin yakınları için “sembolik” bir meblağ olur ve “27 Mayıs kansız devrim” safsatasında da sadece 3 değil ondan fazla insan zindanlarda öldürüldü. Sivas Kabakyazı kampı ve faili meçhüller ile bu rakam yüzler mertebesinde oldu.
Köpek davası, Bebek davası gibi trajikomik, hukuken abuk sabuk tiyatro mealinde davalara millet radyo ile şahit oldu. Ve ilk serbest seçimde de oyunu kullanarak fikirini beyan etti. Ben maddi tazminatın komisyonca ne karar verilirse kabulünden yanayım – sadece bence birden fazla mislinin, manevi tazminat olarak karar verilmesi gerekir. Çünkü unutmamak gerek ki yaklaşık yirmi yıl “27 Mayıs bayramı!” kutlatıldı bu ülkede ve darbe yani o zamanki söylem ile \” devrim\” aleyhine bir şey söylemek kanunen yasaktı. Yani Ergenekon/Balyoz darbesi mağdurlarından çok daha uzun bir süre mağduriyet sürdü.
Her türlü darbeden uzak günler umudu ile yaşamaya ve daha hoşgörülü ortamlara doğru gitme umudu çalışma nedenimiz! . Kjerkegaard’ın söylediği gibi “geriye doğru anlıyoruz ve ileriye doğru yaşıyoruz”. Şu an hapiste olan fikir suçlularını da böyle bir yazıda anmamak mümkün değil. Rusya’da , Çin’de veya dünyanın her yerinde ki \”gelişmiş ülkeler dahil!\” fikire maddi kulp takılıp da eziyet edilen her insana, en iyi niyetler ve sabır ve selamet dileklerimle. Kavga ve güç olunca işi şahsileştiren ve intikam hissi güden, fanatik olmaya meyyal bir türüz vesselam! Bu yapımızdan uzaklaşmamız kolay olacakmış gibi de gözükmüyor.