Eşek sünnet mi oluyor?   Sahibinden önce ahıra girme!

Dün Semih Enişte’yi andım. Annemin kızkardeşinin,  Armağan teyzemin  eşi.  Semih Odman  kızından iki, oğlundan iki torun bırakıp gitti.  Kızından olanların biri Aslı  hem mimar, hem atçı Avusturya’da yaşıyor. Diğeri Duygu:   doktoralı  veteriner oldu. İstanbul’da Veliefendi ve ülkenin hatta dünyanın yarış yerlerinde, hem eski milli binicilik takımı üyesi konkur hipikte idi , hem jokey, (Centilmen Jokey koşusunu kazandı)  hem  yarış atı antrenörü.  Oğlundan olan abla Aslı önce şarapçı olarak çok başarılı bir kariyer yaptı. Şili, Fransa ve ülkemizde, sonra eşi ile gitti Yeni Zelanda’ya yerleşti. Çikolata imal ediyor.  Kardeşi Fevzi ise Bursa’da yönetici. Onun oğlunun ismi de Semih.

Semih Enişte biz çocuklara evi her tarafında lambaları yanık bırakınca kızar ve bağırırdı: ‘Eşşek sünnet mi oluyor?’   Her türlü israfta aklıma gelen ilk tabir. Seneca\’dan serbestçe çevirirsek: kanaatkarlık ile az yeter, olmayınca hiçbir şey yetmez. Tutumluluk fakiri zengin yapar.

Bir de briç oynarken sıkça kullandığı tabir; eğer birisi sırası gelmeden bir kart atarsa söylerdi. Ama ayni zamanda birisi olmadık bir yerde atlayıp sırasız bir laf söyler veya rol çalarsa Semih Enişte yapıştırırdı: ‘Sahibinden önce ahıra girme!’

 

Mihri Belli Pariste, ben İstanbul’dayım uzunca bir telefon konuşması bana Türk komünizminin hikayesini anlatıyor. Laf döndü dolaştı Michigan’daki öğrencilik yıllarına geldi. Semih Enişte de orada.  Öğrenciler Türkiye’yi geliştirmek için ne yapalım diye düşünüyorlar. 1930 lu yıllar. Annem de orada.  Bir ABD li Michigan Senatörü Türk öğrencilere bir konuşma yapıyor. ABD den teknoloji transferi, fikir transferi uzaklık nedeni ile o zamanlar zor. Siz komşunuz Rusya ile daha yakın bir temas sağlayın. O zamanlar Rusya ile ABD arası iyi ve ittifak içindeler. Aydın ABD liler sol fikirlere ilgi duyuyor.

ABD de Mc Carthy  dönemi yani komünist avı daha başlamamış.  Mihri Belli Behice Boran falan komünist partisine üye olmuşlar. Annem de o dönem orada, onun aklı yatmamış.  Ama ülkeye yararlı bir şeylerin bu yolla yapılabileceği hissi ile Semih enişte ‘de gidip orada üye olmuş. Rahmetli Mihri Belli’nin anlattığı üzere. Semih enişte sonra Bursa Adalet partisinin önde gelenlerinden idi. Mevla hepsine  gani gani rahmet eyleye.

Yaz zamanı  tüm aileyi görme fırsatı. Geçen yıl aldığım tavan vantilatörünün fonksiyonlarını kızıma göstereyim dedim. O da her fonksiyonu gösterdiğimde alay etmek için ‘Aaaaaaaaa!’ , ‘Oooooo!’ diye takdir naraları attı. Duyan  tüm hane halkı da buna katıldı. Sahne 3 dakika için benim oldu.  Sarı ışık!   Aaaaaaaaaa!  Beyaz ışık! Ooooooooo, Işığın sarı ve beyazda dimmerle kontrolü:  Aaaaaaaaaa! , Oooooooo!  Pervane saga dönüyor Aaaaaaaaa, daha hızlı dönüyor OOooooooo! Öbür istikamete dönüyor Aaaaaaaa. Yalan da olsa ilgi odağı olmak güzel, ayni şeyi çocuklara da bir şey yaptıklarında uygulayalım dedik. Ama spontan olanı kadar katılım olmadı.

İlgi görmek iyi. İlgi gösterme de. Denge mühim. Yeter ilgi görmediğini sanınca oyunbozanlık, şirretleşmek, somurtmak hepsi denge meselesi.

Komşum Ümmü Hanım anlattı: Oğlu’nun ayağına 6-7 yaşında iken  bir diken batmış. Tentürdiyot. Bir sargı bezi ile bağlamışlar. Oğlan perişan. Annesi bir yerden bir yere sırtında taşıyor. Oğlan yürüyeceği zaman topallıyor. Ah, Vah.  İlgi güzel de, oğlan homini gırtlak.Annesi zorlanıyor taşımakta.  Birkaç gün sonra uyurken sargı bezi çözülmüş. Annesi bakmış yara geçmiş. Sargı bezini öbür ayak başparmağına  bağlayıvermiş.  Oğlan ertesi gün uyanınca bu sefer öbür ayak ile topallamaya başlamasın mı’

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *